Farkýnda mýsýnýz, azýcýk kafamýzý kaldýrýp etrafýmýza baktýðýmýz anda hiç alakasýz gibi görünen birçok kesimden, yüksek ses ile “Türkiye geleneksel dýþ politikasýndan uzaklaþýyor” uyarýlarý geliyor. “Aman Yurtta sulh, cihanda sulh düsturundan vazgeçmeyin” çaðrýlarý yapýlýyor. Türkiye’nin kendi içinde kalmasý için çaba sarf ediliyor.
Taha Akyol Hürriyet’teki son yazýsýndaki Lozan’da görüþmelerin týkanmasýndan sonra Ýsmet Ýnönü’nün Meclis’teki konuþmasýna atýf yaparak þunlarý yazmýþ:
Ýsmet Paþa Meclis’te hesap veriyor... Musul ve adalar için niye savaþý sürdürmediðimizi anlatýyor. Ýsmet Paþa uzun konuþmasýnda, sýnýrlarýn çok geniþ olmasýnýn illa da güvenli ülke anlamýna gelmeyeceðini hatýrlatýyor:
“Temin edeceðimiz herhangi bir vatanda, sýnýrlarý daha büyük ve daha geniþ, her ne halde olursa olsun, hayatýmýzý güvenli bir hale koymuyor.”
Asýl amaç topraklarýmýzý geniþletmek deðil, güvenli sýnýrlara sahip olmaktýr.
Paþa þöyle devam ediyor: “Onun için esaslý bir mesele, Türk vataný nere olacaksa onun dahilinde her millet gibi (güven içinde) yaþamaktýr.”
... Ýmparatorluðun çocuklarý, yeni fetihler deðil, “güvenli vatan” fikriyle yeni devleti kurdular ve doðrusunu yaptýlar. Yeni nesilleri, “irredentizm” yani kaybedilmiþ topraklarý geri alma saldýrganlýðýyla deðil, “milletler ailesinin onurlu bir üyesi olmak” diye tanýmladýklarý doðru bir ilkeyle eðittiler.” (Taha Akyol Hürriyet 07.12.2015)
Tam da ana sorunumuz budur!
Güncel konu düþürülen Rus savaþ uçaðý üzerinden geliþen kriz ve elbet Musul’un kuzey doðusundaki askeri varlýðýmýz.
Birinci Dünya Savaþý’nýn sonunda kaybetmiþ, çökmüþ ve nihayetinde büzüþmüþ bir imparatorluðun küçücük bir bölümünde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduk. Osmanlý’yý Baþbakan Ahmet Davutoðlu’nun deyimiyle “Büyük kantonlara ayýrdýlar.” Osmanlý coðrafyasýnda irili ufaklý onlarca devlet kurdurdular. Bunlardan biri de Türkiye Cumhuriyeti’ydi. Diðerlerinden en büyük farkýmýz, Osmanlý’nýn devamý olduðunu hiçbir zaman unutmayan hafýzamýzdý.
Lakin, bu hafýzaya raðmen, Türkiye’nin kuruluþundan bu yana verilen eðitim ile oluþturulan entelijansiye, sermaye çevreleri, zengin sýnýfý yani ki avamýn dýþýnda kim varsa “Anadolu’ya hapsolmuþluðu” içselleþtirdi.
Bunun en güzel örneðini yukarýda Taha Akyol veriyor. Ýsmet Ýnönü’nün Meclis’teki Lozan savunmasýný bugünün dünyasýna uyarlýyor.
Taha Akyol’un kaybedilmiþ topraklarý yeniden alma fikrine karþý çýkarken “milletler ailesinin onurlu bir üyesi olmak” fikrini zikretmesi ise dikkate deðer.
Sahi bugün Birleþmiþ Milletlerin halini özetlerken Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn “Dünya 5’ten büyüktür” sözünü hatýrlamýyor olamayýz.
Bugün dýþarýdan veya içeriden “Türkiye’nin geleneksel dýþ politikasý bu deðil” çýkýþlarý da, bize bir þey söylüyor.
O nedenle Beyrut’un çok ötelerde... Þam’ýn Halep’in uzaklarda... Sarayova’nýn gidilemez coðrafyada olduðuna inanlarýn...
Dört bir tarafýmýzýn düþmanlarla çevrili olduðu düþüncesini bize kabul ettirip, “Türkiye Cumhuriyeti’nin bugünkü sýnýrlarýnýn doðal sýnýrlarýmýz ve zihin sýnýrlarýmýzýn da bundan ibaret olmasý gerektiði fikri”ni bize zerk ettiler.
Bugün kafamýzý kaldýrma ihtiyacý hissediyoruz. Zira ne Almanya’nýn, ne Fransa’nýn, ne Ýngiltere’nin ve ne Rusya ile Amerika’nýn daha düne kadar “bizim” vatanýmýz olan topraklar üzerindeki hesaplarý tamamlanmadý.
Biz de o hesaplarýn boþa çýkarýlmasý için adým atýyoruz.
Ama týpký “öðrenilmiþ çaresizlik” gibi karþýmýza hep þu getiriliyor: “Sizin geleneksel dýþ politikanýz bu deðil...”
Yani, “Senin düne kadar vatanýn olan Musul’da, Kerkük’te, Halep’te, Rakka’da, Bayýrbucak’ta ben istediðim gibi tasarrufta bulunacaðým lakin sen 100 yýl önce çekildiðin sýnýrlarda kal!”
Yok öyle!
Bugün eðer Birinci Dünya Savaþý henüz tamamlanmamýþ ve bölgemiz yeniden taksim ediliyor ise, burada bizim de söyleyecek sözümüz var.
Musul’a gönderdiðimiz Mehmetçik’i, Türkmen Daðý’nýn neden bir türlü Suriye rejimi tarafýndan alýnamadýðýna bir de bu gözle bakýn!