FETÖ’nün beyni sayýlabilecek eski savcý Gültekin Avcý önce tahliye edildi, sonra yeniden tutuklandý. FETÖ’nün belediyeler imamý Erkan Karaaslan da tahliye edildi. Artýk tutuksuz yargýlanacak.
Bu iki ismin niçin tahliye ettirildiðine HSK baksýn...
HSK þuna da baksýn:
Mahkemede her iyi hal gösteren tahliye mi edilecek?
Çünkü FETÖ’nün þanlý (!) tarihi “tahliye hikâyeleri” ve ihanetlerle dolu. Mahkemede iyi hal gösterip (ve tabii iþbirliði yapýp) tahliye belgesini kapan soluðu ülke dýþýnda alýyor. Bunun sayýsýz örneði var. Yurt dýþýna çýkanlardan bir teki bile (evet bir teki bile) ülkeleri lehinde pozisyon almýyor.
Örnek mi?
Pensilvanya’da mukim þarlatan, 17/25 Aralýk darbe operasyonunu yürüten kamu görevlilerinden bahisle, “Binde birini bile tanýmam” demiþti.
Hepsini tanýyordu oysa.
Ýsim isim tanýyordu hatta.
Birçoðuyla farklý vesilelerle bir araya gelmiþ, ayný maklubeye kaþýk sallamýþlardý.
Birçoðunun eylemlerinden “anýnda” haberdar ediliyor ve sürekli enformasyon alýyordu. Aldýðý enformasyon doðrultusunda yeni görevler tevdi ediyor, yeni “operasyon emirleri” veriyordu.
Bu kamu görevlilerinden biri, Hüseyin Korkmaz’dý...
Komiser yardýmcýsýydý...
Þarlatanýn “tanýmadýðýný” söylediði özel yetiþtirilmiþ bu eleman, 17/25 Aralýk giriþiminin uygulayýcýlarýndan biri olarak karþýmýza çýktý.
Hatýrlayacaksýnýz, gözaltýna alýndýðýnda “Hýrsýzdan korksaydýk, polis olmazdýk” diye slogan atmýþ, ekip otosuna götürülünceye kadar “Kral çýplak” diye bozuk plak gibi tekrarlayýp durmuþtu. (Annesi de, “Ben oðlumu Fetih dualarýyla büyüttüm. Ülkesine ihanet etmez” demiþti.)
Bir süre içeride tutuldu.
Ýçerideyken, iþbirliði halindeydi. Daha doðrusu “kuzu” modundaydý. “Aþýrý” denilebilecek bir davranýþ sergilememiþ, hatta haksýz yere içeride tutulan “maðdur polisi” oynamýþtý.
17 ay sonra salýverildi.
Salýverildiðinde yaptýðý açýklama manidardýr: “Hiç görev almadým. Hiç alakamýn, hatta bilgimin dahi olmadýðý, herkes gibi medyadan, 25 Aralýk tarihinde öðrendiðim bir dosyayla ilgili tam 17 ay 10 gündür tutukluydum. Ýlk defa hakkýnda adil bir karar verildi.”
Büyük bir piþkinlikle “maðdur” rolü oynayan bu þerefsiz, aylar sonra Amerika’daki Hakan Atilla davasýnda ortaya çýktý ve “hiç görev almadým” dediði operasyonun en önemli yürütücülerinden biri olduðunu açýkladý. Yani, ülkesi aleyhinde “tanýklýk” yaptý. (Tanýklýðýn tarifesi 50 bin dolardýr ve tediyesi FBI tarafýndan saðlanmýþtýr.)
Þimdi sýký durun:
Meclis’e yollanan fezlekelerin hazýrlayýcýsý da bu þerefsizdi...
Hani Ahmet Davutoðlu, dört bakan için “Yüce Divan’a gidip aklanýp gelsinler” diyordu ya. Yargýlamalar, iþbu þerefsizin hazýrladýðý fezleke üzerinden yürütülecekti. (“Davutoðlu niçin AK Partiden koptu?” diye merak ediyor musunuz hâlâ?)
Cumhurbaþkaný Erdoðan duruma müdahale etmeseydi, bakanlar o fezlekeye göre yargýlanacak, kuvvetle muhtemel ceza alacaklardý. “Kuvvetle muhtemel” deðil, mutlaka ceza alacaklardý.
Bunu fezlekelerin yazýcýsý þerefsiz Hüseyin Korkmaz da biliyordu, dönemin siyasileri de biliyordu, bugün “Biricik yargýlama yeri Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleridir” diyen dönemin devlet adamlarý da biliyordu.
Hüseyin Korkmaz Anayasa Mahkemesi’ne satamadýðý (çünkü Davutoðlu’nun hesabý tutmadý) fezlekeleri Amerika’ya kaçýrdý ve Zarrab davasý savcýsýna teslim etti.
Soru þu:
Israrla “Yüce Divan” diyen siyasiler (Davutoðlu ve Ahmet Taþgetiren gibi Davutoðlu’cular), iþbu fezlekenin Hüseyin Korkmaz tarafýndan kaleme alýndýðý, “bir numaralý sanýk” olarak da Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn iþaret edildiði bilgisine sahip miydiler?
Bu soruya, ülkesini ve “dava arkadaþlarýný” Batý’ya jurnalleyip duran Davutoðlu cevap vermelidir!