Bu sözü beraber çoðaltalým

Görünen o ki, “her þey kötü” diyenler de” iyi” diyenler de sadece durum tespiti yapmýyor.

Malum, “iki söz bir büyü” yerine geçermiþ, birileri sürekli felaket tellallýðý yapýyor. Bize de, yine ayný sözden ilhamla, iyiyi dile getirmek ve Çözüm Süreci’nin taraflarýný teþvik etmek düþüyor.

"Ýçindeyken göremezsiniz" derler. Belki çoðumuz yeterince farkýnda deðiliz, hatta bu sürecin aktörleri bile kýsmen öyle olabilir, ama tarihi günlerden geçiyoruz. Bizden önceki kuþaklarýn baþýmýza açtýðý asýrlýk sorunu biz yaþayanlar çözmeye çalýþýyoruz.

**

Tarihi günlerdeyiz ve belki bu kez baþarabiliriz. Ama bu tarihi sürecin aktörlerinin ýsrarla yola devam etmeleri þartýyla. Sürecin ruhuna uygun davranmalarý þartýyla.

Tam da bu kaygýlarla, Türkiye Barýþ Meclisi, dün siyasi partileri ziyaret ederek çözüm sürecinin önemini hatýrlattý ve sürece iliþkin kanaatlerini içeren bir mektup verdi. Benim de içinde yer aldýðým heyetin mektubundaki mesajlardan biri þuydu:

“Meclis’teki bütün partiler demokratik bir ülkenin ve kalýcý barýþýn yolunu açmak için yeni anayasa hazýrlýðý konusundaki tutumlarýný gözden geçirmelidir. Bu yeni tartýþma ortamý, yeni ve demokratik bir anayasa yapmanýn fýrsatýna dönüþtürülmelidir.”

**

Türkiye Barýþ Meclisi’nin önerileri önemli. Ama sürecin aktörlerine somut olarak hatalarýný da hatýrlatmak gerek.

Ak Parti ve BDP'nin "kendi tabanlarýný konsolide etmek için" yaptýklarý açýklamalarýn süreci zedeleme, kendi tabanlarýný masanýn öteki tarafýndakiyle ilgili güvensizliðe itme ve dolayýsýyla sürecin gerektirdiði atmosfere zarar verme gibi bir olumsuz bir etki yaptýðýný görmeleri gerek.

Halkýn reþit olduðunu, bu süreçte kimin ne yaptýðýný pekala anladýðýný ve dolayýsýyla yarýn sürecin ruhuna aykýrý davranacak olan tarafýn ileri sürdüðü gerekçeyi peþinen kabul etmeyip faturayý ona kesmekte tereddüt etmeyeceðini de hesaba katmalarý gerek.

**

On aydýr ülkenin hiçbir tarafýna, daðlardan cenazeler gelmiyor ve biz on yýllardýr hasret kaldýðýmýz bu “normal” günlere sýký sýkýya sarýlmak zorundayýz.

Birileri sürekli bozmaya çalýþýyor, bize de yapmaya çalýþmak düþüyor. Barýþ için müzakerenin tarafý olanlara “çözebilirsiniz ve çözün” demek.

O kötü büyüyü bozmak için.

***

Mesele Çözüm Sürecini Yedirmemek

Bir ülke, baþka bir ülkenin istihbarat örgütünün baþýndaki isimle neden bu kadar ilgilenir? Evrensel insani idealler adýna mý?

Dýþ politikaya iliþkin eleþtiriyi anlarým. Ýnsan haklarý söz konusu olduðunda “iç iþimiz” de olmaz. Ama bir ülkenin baþka bir ülkedeki bürokrattan bu kadar dertlenmesi hakikaten tuhaf.

Tezkere sürecinde ABD’nin “Türkiye’de ordunun liderlik görevini yapmadýðýndan” bile þikayet edebildiðini göz önüne aldýðýmýzda, her halde demokratik kaygýlar deðil mesele. Belli ki MÝT daha önce yaptýðý bir þeyleri bugün yapmýyor ve o da bizim bundan kendisiyle beraber dertlenmemizi bekliyor.

**

Ben bu dünyada hiçbir devlete ve onun istihbarat örgütüne kefil olamam. Hele bugüne kadar onca darbe ve derin kötülüðün yaþandýðý, devlet çarkýnýn böylesine kirli döndüðü bir ülkede hiç olmam.

Bunca yýl bu ülkede tezgahlar kurulurken, Çorum, Maraþ, Sivas ve Baþbaðlar katliamlarý yaþanýrken, barýþ olmasýn diye askerler ölüme gönderilirken, MÝT’in bütün bu kötülüklerden haberdar olmadýðýný düþünmek akýl dýþý olurdu. Haberdar deðilse ayrý skandal, ama belli ki haberdardý.

Ama bütün o yýllar boyunca ABD basýný MÝT’ten hiç þikayet etmedi.

Bütün bu süreçlerde tartýþýlmayan bir kurum þimdi ilk kez hayýrlý bir olayla birlikte anýlýrken tartýþýlýyorsa, ben bu tartýþmaya en azýndan ihtiyatlý yaklaþýrým.

**

Çözüm Süreci’nde ifa ettiði rolden dolayý bu kurumun hedef haline geldiði konusunda yaygýn bir görüþ var. Ýçeriðine katýlýrsýnýz katýlmazsýnýz, ama Abdullah Öcalan’ýn BDP Eþbaþkaný Selahattin Demirtaþ tarafýndan nakledilen þu cümleleri de belki bu baðlamda hatýrlanabilir:

“Ben þunu artýk daha fazla fark ediyorum. Kürtler ve Türkler iki yüz yýldýr bir þiddet sarmalýna ve soykýrýma varýncaya kadar bir þiddet iliþkisine bulaþtýrýldýlar. Ve bu þiddeti aslýnda vekaleten Türkler ve Kürtler adýna baþkalarý yürüttü hep. Yani Türkler ve Kürtler birbirine karþý hiçbir zaman bir þiddet kararý almadýlar. … Þimdi biz bundan çýkmaya çalýþýyoruz; bu þiddet sarmalýný bize dayatanlar, bu defa bizsiz barýþamazsýnýz demeye getiriyorlar. Yani savaþýnýzý da biz yaparýz, barýþýnýzý da biz yaparýz diyorlar.”

Öyle midir deðil midir bilmem. Ama MÝT Müsteþarý Hakan Fidan’a yönelik bir karalama kampanyasý yürütüldüðü açýk.

Kaygým “devletimizin güzide bir kurumunu” savunmak falan deðil. Herhalde yapacaðým en son iþ bu olurdu. Ama Hakan Fidan üzerinden bu ülkedeki sorunun çözümü hedef alýnýyorsa, hatta böyle bir ihtimal dahi varsa, bize de buna karþý durmak düþer. Hiç içimden gelmese de.

ABD gerçekten büyük devlet. Ýnsana MÝT Müsteþarýnýn hakkýný bile savundurtan yazý yazdýrýyor.