Bu tetikçiyi bulmak Hakan Fidan’ın boynunun borcudur

7 Şubat krizinden sonra, internette bir “gizli okur” peyda oldu ve mail listesindeki yazarları bilgilendirmeye (!) başladı.

Ben de bilgilendirilen yazarlar arasındaydım.

Muhterem üşenmiyor, oturuyor, her gün “onlarca” (hatta “yüzlerce”) mail yazıp, “binlerce” adrese postalıyor.

Kendisine “hükümet yandaşı” süsü veren bir kişi...

Mailler çoğalınca ve taciz boyutlarına ulaşınca, anladım ki, bir “gizli okur”la değil, bir “gizli odak”la karşı karşıyayız.

Mesajlar, çünkü, kolektif bir çalışmanın ürünü gibi duruyor ve fena halde “fabrikasyon” kokuyor...

Hayır, gizli okurun amacı “bilgilendirmek” (!) değil... Hükümetin ve MİT’in yanında durarak sağa sola ateş etmek...

Her türlü yalan...

Her türlü iftira...

Her türlü bel altı vuruş...

Neredeyse psikolojik savaşın tüm gereçlerini kullanıyor ve hedefteki kişiyi rezil rüsva ediyor.

İlk Fatih Altaylı’yla başladılar...

Sonra Ekrem Dumanlı...

Sonra Şamil Tayyar...

Sonra Ertuğrul Özkök...

Derken Serhat Albayrak...

Şu an hatırlayamadığım onlarca isim...

Tahayyül sınırlarını zorlayan türlü tezviratlarla, tek tek hepsinin icabına baktılar. Bu vesileyle, bu kişilerin ne kadar berbat, ne kadar rezil, ne kadar çıkarcı, ne kadar “vatan haini” insanlar olduğunu öğrendik.

İş, psikolojik savaşın da ötesine geçince, işbu “gizli okur”un yazdıklarını “engellemek” zorunda kaldım.

Meğer engellemekle ne büyük hata etmişim.

Serhat Albayrak’tan sonra sıra bana gelmiş.

Genel Yayın Yönetmenimiz Yusuf Ziya Cömert uyarmasa, haberim bile olmayacaktı.

Ne yalancılığımı bırakmışlar, ne alçaklığımı, ne korkaklığımı...

İnternet adı verilen çöplükte ne bulabildilerse, kendi bel altı yorumlarını da ekleştirerek, binlerce adrese postalamışlar.

Küfür ve hakaret kısmını geçiyorum...

Mesela, yazı yazmadan önce Serhat Albayrak’ı arayıp talimat alıyormuşum. Birtakım internet sitelerinin yöneticisi ya da “gizli ortağı”ymışım. Bunlardan biri “Medya Gündemi”ymiş. Sahibi ve yöneticisi olduğum sitelerden tonla para kazanıp bunları cukkalıyormuşum.

Daha kötüsü, parti parti dolaşıp dağıtıyormuşum...

En son Rasim Ozan Kütahyalı’lı, Nagehan Alçı’lı doğum günü partisinde görülmüşüm.

Bir de utanmadan fotoğraflarda “zafer işareti” yapıp sırıtıyormuşum.

Böyle bilgiler (!). Ve daha fazlası... İğrenç, çirkef, pis yorumlar.

Hangi meslektaşla karşılaşsam, bunları hatırlatıp anlamlı anlamlı gülüyor.

Hatırlatmak züldür ama yine de yazayım:

Hiçbir internet sitesiyle alakam yok. Hiçbir kuruluşta ortaklığım ya da yöneticiliğim bulunmuyor. “Medya Gündemi”ni, ismi dışında hiçbir şeyini bilmem. Serhat Albayrak’ı en son üç yıl önce gördüm. “Nerede Kalmıştık” döneminde yayın ortağım Nagehan Alçı’nın doğum günü partisine gittim ama dağıtan kimseyi görmedim. Beş ya da altı yıl kadar önce de, o dönem gazetemizde yazan Hadi Özışık’ın ricasıyla İnternet Haber’in kuruluş yemeğine katıldım; Hacer Alkan resim çekerken muziplik olsun diye zafer işareti yaptım. Başka da bir zafer işareti anım bulunmuyor.

Hakkımda yazılanların hepsi yalan, iftira, tezvirat.

Belli ki, mevzun bir “itibarsızlaştırma kampanyasıyla” karşı karşıyayım...

Bu gizli okuru (ya da okurları) savcılığa verdim.

İlk kez böyle bir şey yaptım.

Savcılıktan sonuç alamazsam, “Başbakanlık” nezdinde girişimde bulunacağım. Çünkü gizli okur, kendisini yegâne “Başbakan taraftarı” gibi lanse ediyor.

Oradan da sonuç çıkmazsa, ihale MİT’e kalacak.

Çünkü psikolojik savaşın tüm gereçlerini kullanmakta mahir bu arkadaş, mesajlarında “MİT elemanı” ya da “MİT sever” gibi davranıyor.

Bunu bulup ortaya çıkarmak, Hakan Fidan’ın ve teşkilatının boynunun borcudur.