Bu yazarý kurban veriyorum!

Vatansýz ümmetçilik konusu üzerinde önemli isimler bir kýsým yazýlar kaleme aldýlar. Ama bu tartýþmanýn hakkýný henüz vermiþ deðiliz.

Ümmet kavramýnýn doðrudan bir dini kavram olmadýðý elbette dinin çevresinde siyasal bir kavram olduðu fikrindeyiz.

Yüzyýlýn baþýnda ülkemiz adýna yol, makam, þans hatta para verilen bir kýsým kiþilerden zaman zaman bahsediliyor, bahsediyoruz.

Bu kiþilere karþý da haklý olarak sert tepkiler verdiðimiz oluyor.

Fakat bu esnada gözden kaçýrdýðýmýz önemli bir nokta var.

Sistemden ve sahipten bahsettik. Ýngiliz-Yahudi ittifakýnýn bir asýrlýk planla kurguladýðý bir sistem.

Bu ittifak bir asrý planlarken tabiri caizse "tek ata" yatýrým yapmýþ olamaz. Yedeði, alternatifi ve dahi karþýtý olabilecek bütün olasýlýklarý göz önünde bulundurarak stratejik bir yatýrým yapmýþtýr.

Bugün daha iyi anlýyoruz ki Muhsin Yazýcýoðlu'nun, "bizim tarlayý bizden önce sürmüþler" ifadesi bu gerçekliðin acý bir tespitidir.

Bu ülkenin sahibi kim?

Ankara'da bir efsane anlatýlýr, Erdoðan Ankara'ya ilk yerleþtiðinde, bir gazeteci büyüðümüzü davet eder. "Ankara nedir? Bana Ankara'yý anlat!" der. Gelen yanýt þu þekilde olur: "Ankara bir Anonim Þirketidir. Yüzde 51'i her zaman millet dýþý adreslere aittir. En fazla zorlayan Özal'dý ve hissesini yüzde 49'lara çýkarmaya zorladýðýnda canýna kýyýldý!" der.

Buradan hareketle Erdoðan'ýn millet lehine hisselerin tamamýný elde etmeye gayret ettiði için son on senedir yaþanan sýkýntýlara duçar kalýndýðý reddedilemez.

Bu böyle de... Bu toplumu oluþturan kesimlerin, özellikle dini duyarlýlýðý yüksek kesimlerin kendilerini bir elden geçirmeleri gerekmiyor mu?

Açýkça þunu diyoruz; hiç ummadýðýmýz insanlar bir Lawrence gibi Ýngiliz ajaný olarak hayatlarýný sürdürüyor olabilirler.

Bundan dolayý bu topraklarda, baþladýðýmýz yüzyýlý, vakarla, þecaatle, onurla, haysiyetle ve elbette refah ve emniyet içerisinde yaþamak için yüksek bir basiret eðitimlerine ihtiyacýmýz var.

Kümülatif olarak daima bir düþman tehlikesinin var olduðunu düþünmek arýzi bir durum gibi gelebilir. Ancak bu gerçekse, buna gözlerimizi kapamak bize emniyet saðlamaz.

Bu durumda milletçe yüksek bir uyanýklýk hali ile tedbirli olmak düþer bize.

Dünkü yazýmýzda zikrettiðimiz dört partinin birbirlerine benzeþmeleri, ayrýþmalarý, birleþmeleri topluca hepsinin Ak Parti'yle karþýlýklý tutumlarý ve bunlarýn sebepleri üzerinde bize söylenmeyen þeyler olmalý. Söylenenlere ise inanmýyoruz.

Bu dört partinin bu kadar karþýt hale gelmiþ olmalarý baþka bir organizasyonun varlýðýný mutlaka düþündürmeli!

Bu partilerin yöneticileri kör cahil deðiller.

Diplomasýný alýp bir patrona iþ baþvurusu yapar gibi partilerini kurup veya ele geçirip patronun önüne giderek þirin, sevimli halleriyle kedicikler gibi kuyruk sallamýþ olabilirler mi?

Türkiye'yi biz hallederiz, size biz lazýmýz, en güzel kulluðu biz ederiz ve sair gibi mi davranýyorlar acaba?

Hadi diyelim bunlarýn hepsi Ak Parti'ye karþý duruþlarýnda haklýlar. Peki bunlar birbirleriyle neden evlenmiyorlar o zaman?

Bu single halleriyle tarihin çöp sepetine atýlacaklarýný biliyorlar oysa.

Yani nedir bunlarý küçücük küçücük adamlar olarak bir kenarda tutmaya iten?

Aklýn yolu bir deðil mi yahu! Aklýn yolu dört nasýl olacak?

Bakýn bu dört partinin yönetici elitiyle deðil elbette ama yönetim kademelerinde bulunan tanýdýklarýmýzla istiþare etmeye çalýþtýðýmýzda, söyledikleri incir çekirdeðini doldurmadýðý gibi, varlýklarýndan ülkemiz adýna umutlu olmamýzý gerektirecek herhangi bir emarede görünmüyor.

Ne siyasi partilerinize ne oradaki gündemlerimize asla bir itimadýmýz söz konusu olamaz!

Yarým asýrý bulan ömrüm öðretti ki Erdoðan bu ülkeyi her zaman düþmanlarýna raðmen, kimi zaman dostlarýna raðmen, bazen de hepimize raðmen sýrattan geçirmeye gayret ediyor.

Bu kabulleniþle bu köþede bir sütun oluyorum; fakat gerekirse bu ülkenin dað baþýndaki bir asker kulübesinde, gözleri ufukta nefer de olurum.

Þimdi diyorsunuz ki ne oldu da bu adam birdenbire siyaset ve seçim içeren konulara girdi. Ve dahi ne oldu da üst üste beþ gün bu alanda kalemini kýlýç gibi sallýyor.

Son viraja girildiðinde Ýstanbul'un hain ellere teslim etmeyeceðiz diyen davasýna gönül vermiþ birkaç kiþiyle birlikteyim.

N. Erbakan'ýn "gözbebeðimiz" dediði, üç partiye daðýlmýþ MGV-AGD'li 'gençlerin' dikkat kesilmeleri için hummalý bir inisiyatif içindeyiz. Daðýlan iradenin, aklýn yolunda 'birleþmesi için' çok aktif bir son dakika çalýþmasý içerisindeyiz; dua ediniz...

Kuru bir homurdanmanýn olmadýðýný þimdilik fýsýldamýþ olalým.