Teþvik sistemleri, hükümetlerin politik tercihlerinin somut ifadesidir. Örneðin beþeri sermaye çýkýþlý açýk, rekabetçi bir ekonomiyi desteklerseniz siyasi tercihiniz demokrasi yönündedir; içe kapalý-otarþik- bireyi devlete kurban eden, dýþarýyla iliþkiyi ancak militarist saldýrganlýk temelinde gören, eðitime boþ veren bir ekonomi tercih ederseniz yönünüz faþizmdir. Yeni teþvik sisteminin bu anlamdaki tercihi açýk.
Yeni sistem, bir önceki dönemin eksikliklerini, yeni dönemi ve bu dönemde Türkiye’nin geliþme eksenlerini de göz önüne alarak tamamlýyor. Ancak bu tamamlama, dün itibarýyla yeni bir döneme girdiðimize de anlatýyor.
Türkiye’de 2009’a kadar gelen süreçteki teþvik uygulamalarýnda, amaç ne olursa olsun, batý bölgeleri ve katma deðeri düþük, emek yoðun sektörler öne çýkmýþtýr.‘1980-2008 yýllarý arasýnda düzenlenen yatýrým teþvik belgesi sayýlarýnda, Marmara Bölgesi 31.147 adet ile büyük bir farkla ilk sýrada yer almýþtýr. Bunu sýrasýyla 12.445 adet ile Ege, 11.981 adet ile Ýç Anadolu ve 9.193 adet ile Akdeniz Bölgeleri izlemiþtir. Yatýrým teþvik belgeleri kapsamýndaki yatýrým miktarlarýnda ise cari fiyatlarla 444,8 Milyar ABD Dolarý ile Marmara Bölgesi yine büyük bir farkla ilk sýrada yer almýþtýr. Ýstihdam rakamlarýnda da benzer bir tablo ortaya çýkmýþtýr.’(Emre Eser; DPT-2011)
2009’da gündeme gelen teþvik sistemi; bölgesel geliþmiþlik farklarýný azaltmak, sanayide küresel rekabet ve ölçek sorununu çözmek, Ar-Ge’yi öne çýkarmak gibi günün þartlarýna uygun amaçlarýný gözeten bir sisteme adýmdý. Ancak bu sistem, sosyo-ekonomik geliþmiþlik sýralamasýný dört bölge üzerinden yaptýðý için etkin olmamýþtýr; ayrýca sektörel alanlarý ve kriz sonrasý öncü sektörleri net olarak ayýrmamýþtýr. Þimdi yeni sistem, bölgesel dengesizlikleri gidermek için illeri baz alýyor.
Ayrýca yeni sistem, dört temel ‘sorundan’ yola çýkýyor: Birincisi Türkiye’nin (aþaðýdaki tabloda gördüðünüz tüm IMF’li dönemler kaynaklý- birikimli-cari açýk, iþsizlik gibi) yapýsal sorunlarýný gidermek; bunun için stratejik sektörleri teþvik ediyor. Yani ara malý ithalini gereksizleþtirecek tüm sektörler stratejik. Ancak stratejik sektörleri belirlemek gerek. Düþük katma deðerli sektörler stratejik olmamalý. Böylece hem cari açýk hem de iþsizlik önlenecek. Ýkincisi; bölgesel eþitsizlik için 6 bölge kapsamýnda il bazlý modele geçiliyor. Ama bu sistemin hayata geçmesi için Türkiye’nin barýþa ve demokrasiye daha fazla ihtiyacý var. Üçüncüsü; uygun ölçek ve etkinlik; bunun için OSB’lerin güçlendirilmesi ve kümelenme stratejileri öne çýkartýlýyor. Ama bunun için de, hem OSB’leri bütünüyle gözden geçirmek, buralarý rant alaný olmaktan çýkarmak hem de kümelenme için yeni yasal ve operasyonel düzenlemeler yapmak gerekiyor. Dördüncüsü Türkiye’nin küresel rekabetini saðlayacak teknolojik dönüþüm. Bunun için eðitim destekleri ve teknoloji havzalarý önemli. Büyük yatýrýmlarýn desteklenmesi ise üst teknoloji alanlarýnda, yani uzay teknolojisi, biyo-teknoloji, yeninelebilir enerji, nükleer týp, biliþim teknolojileri ve eðitim gibi sektörlerde olmalý.
Yeni sistem buna açýk. Ama bunun için de Türkiye’nin küresel yatýrýmlarý, bölge farký gözetmeksizin, çekecek demokratik istikrarý saðlamasý lazým.
Teþvik sisteminin ayaklarý
Türkiye’nin bu teþvik sistemini kâðýt üzerinde býrakmamasý, bunu bütünlüklü bir kalkýnma stratejisine dönüþtürmesinin bence iki önemli ayaðý var: Birincisi yeni Anayasaya sürecine baðlý demokratikleþme. Tabii ki bu sürece, yerel yönetim reformu, eðitim reformu, vergi reformu gibi çok önemli dönüþümleri eklemeliyiz. Her þeyin Ankara’dan belirlendiði, bürokratik bir merkeziyetçilikle bu teþvik sistemi kâðýt üzerinde kalýr. Bölgesel kalkýnma ajanslarý ve yerel yönetimlerin etkinliði olmadan böyle kapsamlý bir teþvik paketini uygulayamazsýnýz. Ýkinci önemli ayak ise dýþ politika. Geçen gün Prof. T. Ash, Türkiye ile ilgili çok önemli bir tespit yaptý; Ash,‘gerçek liberal düzenin tesisi için Türkiye’nin AB’ye üye olmasý þart’dedi. Türkiye, hem AB üyeliði politikasýný belirleyici bir etkinlikte sürdürmeli hem de Ortadoðu’da, adýmlarýný sýklaþtýrýp daha da etkin olmalý.
Ýþte tabloda görüyorsunuz Türkiye, 1960 yýlýnda G.Kore’nin kiþi baþý milli gelir açýsýndan 2,5 katýymýþ. Sonra G.Kore, Türkiye’nin 4,5 katý olmuþ. Bu farkýn nasýl olduðu, þimdi yargýladýðýmýz darbecilerin ve onlara yaslanan vesayetçilerin Türkiye’yi ne hale getirdiði ortada deðil mi?
Sonuçta, bu teþvik sistemi uygulanýrsa bir dönemin bittiðini kesin olarak söyleyebiliriz.