Bugün 16 Haziran ''Ezan Bayramı''

Ezan yasağı 3 Şubat 1932’de; bir “Kadir Gecesi”nde başladı. Özellikle Ayasofya Camii’nden başlatılması ve bütün Batılı temsilcilerin davet edilmesi, meselenin ezanı anlayıp anlamamakla hiçbir ilgisi olmadığını gösteriyordu. Bugünlerde “Ayasofya Camii’ni sakın ibadete açmayın” diye yırtınanlar da o yasakçıların devamıdır. Ayasofya ibadete açılmasın çabaları da, hiç bitmeyen “Ezan Türkçe okunsun” yani “aslına uygun okunmasın” yırtınmaları gibi Haçlı Avrupa adına vekalet savaşı yürütmektir. Çünkü Ayasofya Camii’nde “Ezan” okunması, “müjdeli fetih”in perçinlenmesi demektir.

O akşam 40 kişilik cemaatin şaşkın bakışları altında başlatılan “Türkçe Ezan” saçmalığı, ertesi günden itibaren bütün Türkiye’ye yayıldı.

Kanunî bir düzenleme olmadığı için ezan okuyanlara her ildeki mülkî amirin din düşmanlığı derecesine göre farklı müeyyideler uygulanıyordu. Zamanın ruhu Müslümanlara zulümden yana olduğu için de aşırı gidenlere kimse hesap sormuyordu.

Mesela Bursa’daki protestoları, Atatürk; “İrtica” olarak nitelemiş ve “ağır” şekilde cezalandırılmaları talimatı verilmişti!

EZAN YASAĞINI DİYANET TAKİP ETTİ

Asıl görevi dinin doğru uygulanmasını sağlamak olan Diyanet’e, “Ezan Yasağı”nı daha yakından takip etme görevi verildi.

2017 yılında, “Ezan Yasağı”nı kabul eden İsrail Parlamentosu’na dönemin Diyanet İşleri Başkanı haklı olarak; şiddetli tepki göstermişti. Gel gör ki Sayın başkanın 1941 yılındaki selefi, İnönü’ye, “Din görevlilerini engelledik ama sivillerin Arapça ezan okumasını engelleyemiyoruz” ihbarında(!) bulunarak, yasağı tam uygulayabilmek için “kanun” istemişti. Asıl görevi din düşmanlığı olan CHP diktatörlüğü de bu talebi derhal yerine getirerek, “Ezan Yasağı”na uymayanların kamu düzenini bozduğuna dair kanun çıkardı.

Bir kişi Arapça ezan okursa, üç ay hapis yatacak veya insanların 6 liralık yol parasını ödeyemediği için 6 gün çalıştığı bir dönemde 200 lira ödeyecekti.

Artık “Ezan Yasağı”nı “kanun gücü” ile takip ediyorlardı. Polis ve askerin ilk işi bütün camileri hatta evleri kontrol ederek “Arapça Ezan”ı engellemekti.

Tek kelime Türkçe bilinmeyen Arap ve Kürt köylerinde bile “Türkçe Ezan” ısrarı yüzünden varlıklı aileler Irak ve Suriye’ye göç etmişti.

FRANSIZLAR YÜZÜNDEN YASAKLANAMAMIŞTI

5 Temmuz 1938 tarihinde Hatay’a giren Türk ordusunu büyük bir coşkuyla karşılayan halk, askerlerin ilk önce “Arapça Ezan”ı yasaklaması karşısında şok olmuştu. Zira Anadolu’da 1932’de başlayan “Ezan Yasağı” Fransız işgalindeki Hatay’da uygulanamamıştı.

“Arapça Ezan”ı anlayamadıkları için yasakladıklarını söylüyorlardı ama yıllardır Türkçe okunduğu halde camiye hiç uğramıyorlardı. Üstelik Müslümanların asla “Anlamıyoruz” şikayeti olmamıştı. Çünkü dünyanın her köşesindeki bütün Müslümanlar “Arapça Ezan”ı anlardı. O halde Müslümanların ezanından ne istiyorlardı?

“İLK İŞİMİZ EZAN YASAĞINI KALDIRMAKTIR”

1950’de CHP diktatörlüğünü bitiren Adnan Menderes, “İlk işimiz ezanı aslına çevirmektir” demişti. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, “Bu son icraatınız olabilir” gibi bir tehditle engellemeye çalışmışsa da Menderes, “Tek icraatım da olsa ezanı aslına döndüreceğim” demiş ve “Arapça Ezan Yasağı” 16 Haziran 1950’de Meclis kararıyla sona ermişti.

18 yıl önce Kadir Gecesi’nde başlatılan zulüm, Ramazan hilalinin doğmaya hazırlandığı bir Cuma günü son bulmuş, ilk teravihe hazırlanan Müslümanlara büyük bir müjde olmuştu.

Sultanahmet Camii’nin dört minaresinin 16 şerefesinden aynı anda “Ezan” okuyan 16 şanslı müezzin, Ayasofya Camii’nin 18 yıllık intikamını almışlardı.

Yıllar önce ezan sevgisi yüzünden cezalandırılan Bursalılar, yine Ulucami’de toplanarak ilk ezanı hasretle dinlemişlerdi. Müezzin Bayram Sarıcan, şahit olduğu manzarayı; “Sanki İslamiyet eskiden varmış ama bir ara yok olmuş, şimdi yeniden doğuyormuş gibi bir hal vardı” diye tarif etmişti. Bir başka camide ise “Ezan”a susayan müezzinler ikindi ezanını 7 defa okumuşlardı.

Bütün Türkiye’de adaklar kesiliyor, Başbakan Menderes’e teşekkür telgrafları yağıyordu.

MENDERES EZAN ŞEHİDİDİR

Ezan yasağını kaldırması, Menderes’in “son icraatı” olmamıştı ama “sonu” olmuş, 16 Haziran’ın hesabını on yıl sonra sorulmuştu.

İskilipli Atıf Hoca’yı, “Şapka küfür alametidir” dediği için “toplumu isyana sevk etti” bahanesiyle asanlar, Menderes’i de “Ezan Yasağı”nı kaldırdığı için “milleti birbirine düşürdü” bahanesiyle astılar.

Merhum an Menderes, ezan üzerindeki Haçlı işgalini; canı pahasına kaldırdı ama ne yazık ki, “minberdeki işgal” hâlâ devam ediyor. Cuma namazının bir parçası olan hutbe, asırlardır Arapça okunur, muhtevası Cuma namazından önceki veya sonraki vaazlarla anlatılırdı. CHP’nin “Ezan Zulmü” sırasında hutbe de tahrif edildi.

İstiklâl zaferimizin tescili, ancak dinimizdeki ve camimizdeki ipoteklerin kaldırılmasıyla mümkündür.