2014 Türkiye’sinde, milli geliri bir trilyon, dýþ ticaret hacmi yarým trilyon dolara yaklaþan, AB ile tam üylik müzakereleri yapan, NATO, Avrupa Konseyi üyesi bir ülkede artýk kiþileri, olaylarý deðil kurumlarý, yasalarý tartýþmamýz gerekiyor.
Gerekiyor ama tartýþtýðýmýz zaman da karþýmýza ciddi sýkýntýlar çýkýyor.
Geçenlerde yazdýðým bir yazýda Selahattin Demirtaþ’ýn “Genelkurmay neden araþtýrma yapmadan açýklama yaptý?” ifadesini eleþtirmiþ, Demirtaþ’ýn bu konularda MSB’yi muatab almasý gerektiðini, hukuk devletinin bunu gerektirdiðini belirtmiþ idim.
Bugünkü yazýmda da dönemin Genelkurmay Baþkaný Sayýn Ýlker Baþbuð’un 2009 senesinde Sayýn Baþbakan Erdoðan’a verdiði ifade edilen, Sayýn Baþbakan’ýn da teyid ettiði bir raporu konu etmek istiyorum.
Ýddiaya göre 2009 senesinde Sayýn Baþbuð Baþbakan’a Ergenekon ve Balyoz davalarýnda etkin rol oynayan polislerin, yargýçlarýn bir listesini veriyor ve “Bugün bize, yarýn size” diye de bir ifade kullanýyor.
Bu süreçte benim aklým yine kurumsal yapýlar ekseninde çalýþýyor, Sayýn Baþbuð’un Sayýn Baþbakan’a ilettiði idida edilen raporun içeriðinden ziyade Genelkurmay’ýn Baþbakan’a nasýl kendi asli görev sýnýrlarýný aþan böyle bir raporu sunduðu noktasýna takýlýyor.
Devletin bu amaca yönelik bir çok kurumu, MÝT vardýr, Baþbakanlýk Teftiþ Kurulu’u vardýr, DDK vardýr, Meclis vardýr, Genelkurmay’ýn bu iþe dahil olmasý demokratik bir hukuk devletinde nasýl açýklanabilir?
2009 senesi de, ister istemez insanýn aklýna, o tarihlerde yaþanan ve çok sayýda askerimizin þehit olduðu karakol baskýnlarýný getirmektedir.
Acaba ayný Genelkurmay Baþkaný büyük teknik acemilikler, ihmaller sonucu yaþanan ve çok sayýda askerimizin þehadeti ile sonuçlanan karakol baskýnlarý hakkýnda da Sayýn Baþbakan’a doyurucu, anlamlý benzer raporlar sunmuþ mudur, sunmuþ ise bizlerin neden haberi yoktur?
Gazze’de bugün itibariyle Hamas’ýn elinde bir Ýsrailli subayýn bulunduðu iddia ediliyor, bir iddia da subayýn ölmüþ olduðu ve bu subay Ýsrail Savurma Bakanýnýn bir akrabasý.
Bizim ordumuzda da 300’ü aþkýn general, amiral görev yapýyorlar.
Acaba, Genelkurmay, Güneydoðu’daki sýnýr karakollarýnda, o en sýcak günlerde, kaç general ya da amiralin oðlu, kardeþi ya da yeðeninin bizzat görev aldýðýný da bir rapor hazýrlayýp açýklayabilir mi?
Bu 2009 randevusunda aklýma takýlan baþka bir konu da þu ünlü “Bugün bize, yarýn size” ifadesi.
Bu ifade doðru olabilir, bir iddiam, bir bilgim yok, adli dosyalara hiç hakim deðilim.
Ancak, bu ifadenin baþka yönleri de olabilir, bunu da, özellikle de AK Partili arkadaþlarýn iyi düþünmesi gerekebilir.
AK Partili arkadaþlarýn, Balyoz ve Ergenekon süreçlerinde bugün için baþkalarýnýn sorumlu olarak öne çýkmýþ olmalarý nedeniyle, bu davalarýn hem gerçek, hem de sözde maðdurlarýnýn AK Parti’yi kafalarýnda akladýklarýný düþünmeleri büyük bir yanýlgý olabilir.
Bu “Bugün bize, yarýn size” ifadesini çok rahatlýkla ve büyük bir ihtimalle de “Bugün (2014) onlara, onlar temizlendikten sonra, yarýn da size (AK Parti)” diye okumak da mümkün.
Bu satýrlarý Cumartesi (2 Aðustos) öðle sonrasý açýk bir ekran karþýsýnda yazýyorum.
Ekranda da NTV’de cumhurbaþkanlýðý seçimleri süreçlerine iliþkin bir belgesel yayýnlanýyor, Özal’dan, Demirel’den, Sezer’den geçerek konu 2007 Mayýs’ýna, 367 krizine, 27 Nisan muhtýrasýna, Sayýn Gül’ün adaylýðýna ama seçim turlarýnýn yarýda kalmasýna, erken seçime, AK Parti’nin analarýn aksütü gibi helal yüzde 47’lik oyuna ve nhayet de Gül’ün cumhurbaþkanlýðýna kadar geliyor.
Belgeselde tüm o kareler, filmler epeydir unutmaya baþladýðýmýz o günleri bana tekrar yaþattý.
Ne yalan söyleyeyim, o günleri, o tavýrlarý, o tepkileri, o tartýþmasýz meþruiyet süreçlerini, o direniþi, iktidardaki o muhteþem muhalefeti özlediðimi farkettim.