Kudüs resmen Ürdün topraðýdýr, 1967 yýlýnda Ýsrail tarafýndan iþgal edilmiþtir.
BM 242 sayýlý kararý ile iþgal edilen topraklardan çekilme çaðrýsý yapmýþtýr.
1980'de Ýsrail parlamentosu Knesset tarafýndan çýkarýlan Kudüs Yasasýyla "Kudüs'ün, tam ve birleþik bir halde Ýsrail'in baþkenti olduðu" bildirildi.
Bu bildirge BM Güvenlik Konseyi'nin 478 sayýlý kararýyla geçersiz sayýldý.
Dolayýsýyla Kudüs’ün iþgali de baþkent ilan ediliþi de hukuksuzdur, geçersizdir.
***
ABD senatosunun 23 Ekim 1995 tarihli bu bildirgeyi onaylayan kararý da hukuksuzdur geçersizdir.
BM Sözleþmesi ve uluslararasý hukuk baþkasýnýn topraðýný iþgal etmeyi yasaklar.
ABD kararý, 29 Kasým 1947 yýlýnda iki devlet kurulmasýný ve Kudüs’ün BM gözetiminde özel bir statüye tabi tutulmasýný içeren karara aykýrýdýr.
BM’nin 1967 yýlýnda aldýðý Kudüs’ün statüsünü deðiþtirmeye yönelik iþlemlerin iptal edilmesini içeren 2253 sayýlý karara da aykýrýdýr.
Yine 25 Eylül 1971 tarihinde BM’nin, “Kudüs’ün konumunu ve özelliklerini deðiþtirmeye yönelik bütün kanuni ve anayasal iþlemler, istimlak ve sakinlerini göçe zorlamak, iþgal edilen kýsmýn ilhakýný içeren tüm icraatlar batýldýr, geçersizdir.” diye aldýðý karara da aykýrýdýr.
BM’nin 4 Aralýk 1995 tarihinde aldýðý 22/50 (a.b.) sayýlý kararý ile diplomatik yabancý misyonlarýn Kudüs’e taþýnmasýný kýnayan, Lahey ve Cenevre sözleþmesini hatýrlatan BM kararýna aykýrýdýr.
Oslo anlaþmasýna aykýrýlýðýný da hatýrlatmaya bile gerek yok.
***
Bütün bu hukuki ihlaller ortadayken, Trump’ýn dünkü açýklamasý, ABD’nin uluslararasý hukuku ve BM kararlarýný tanýmadýðýnýn ve iþgale meþruiyet kazandýrma çabasýnýn resmidir.
Bu yüz, ABD’nin hak hukuk, adalet, vicdan, insanlýða hiçbir önem vermeyen, varsa yoksa güç ve kuvvete itibar eden vahþi yüzüdür.
***
Aslýnda ateþe benzin dökmekten farksýz olan bu karar için ortam müsait hale getirilmiþtir.
Bu karara yaptýrým uygulayacak devlet kalmamýþtýr.
Ýsrail’e komþu en güçlü devlet olan Mýsýr darbeciler eliyle Ýsrail’e baðýmlý hale getirilmiþtir. Ürdün deseniz eti ne budu ne! Suriye’nin durumu ortada. Lübnan zaten devlet deðil cemaatlerin bir arada yaþama düzeni.
Ha, Lübnan’da Ýsrail’i tehdit eden Ýran güdümlü Hizbulah diye silahlý bir örgüt var ama onlar da Suriye’de, Irak’ta ve Yemen’de Müslüman kaný dökmekle meþguller!
***
Geriye mukavemet edecek tek devlet kaldý, Türkiye.
Tabii ki ‘Ýsrail ve ABD’nin kararlarý hukuka aykýrýdýr’ demekle hukuksuzluða engel olunamýyor.
Önümüzde iki yol var, biri Filistinlilerin yeni bir intifadasý, diðeri Filistin davasýný desteleyenlerin diplomatik yollarla bu ihlale karþý çýkmasý.
Türkiye dönem baþkaný olarak Ýslam Ýþbirliði Teþkilatýný (ÝÝT) olaðanüstü toplantýya çaðýrdý. Oradan sert bir karar çýkacaktýr. Ama bu Ýsrail’i ve ABD’yi durdurmayacaktýr.
ÝÝT’den sonra AB’nin de en azýndan Fransa ve Almanya gibi büyük ülkelerin, ayný þekilde Rusya ve Çin’in müeyyide uygulayacak kararlar almasý için çalýþýlmalýdýr.
BM’den yeni kararlar çýkartýlmalý, ABD imza attýðý kararlara uymaya, Ýsrail de imzaladýðý anlaþmalarý uygulamaya davet edilmeli hatta zorlanmalýdýr.
***
Ýþin diplomatik boyutu böyle. Fiili boyutu ise daha ürkütücü.
Bu karar Ýslam alemine top yekûn savaþ ilanýdýr.
Siyonizm adým adým büyük Ýsrail’e doðru ilerliyor. Bugün Kudüs’ün iþgalini meþrulaþtýran geliþme yarýn Hayber’i, Medine’yi, öbür gün doðu Anadolu’yu iþgal denemesine evrilecektir.
Yani Kudüs’ün korunmasý demek Mekke Medine’nin Diyarbakýr ve Þanlý Urfa’nýn korunmasý demektir.
Cihad asli misyonundan uzaklaþýp terör örgütlerinin elinde oyuncak olunca Müslümanlar da bir avuç Siyonist’in elinde böyle oyuncak oluyorlar!