Bugün Nüfus Tartýþmasý Niye Çok Önemli

Sanýyorum kürtaj üzerinden yürüyen þu tartýþmayý sýkýþtýðý yerden çýkarmak gerekiyor. En azýndan ben kendi alanýmla ilgili olarak böyle düþüyorum. Bana göre-daha doðrusu iktisat açýsýndan- bu bir nüfus tartýþmasý. 

 Tabii ki bu tartýþmayý bu ülkenin Baþbakaný baþlattý ve bu konu, hem bu yönüyle hem de içinde bulunduðumuz konjonktür itibariyle de oldukça politik bir alan.

Ayrýca þunu hemen kabul etmek gerekir ki, aþaðýda bahsedeceðim meseleye baðlý ya da ondan ayrý olarak, bu konu oldukça hassas ve çok yönlü. Oldu bittiye gelmemesi gerekir.

 Çünkü meselenin ilkönce insan saðlýðýný ilgilendiren-tibbi- bir yaný olduðu gibi, iþin dini-ahlaký- tarafý da oldukça derin. Ama dediðim gibi ben bu meselenin iktisat tarihi içindeki yerini günümüz konjonktürü ile iliþkilendirerek deðerlendireceðim.

Tabii böyle baþlayýnca ilk akla gelen isim T. Malthus. Malthus bir din adamý. 1789’daki Fransýz Devrimi’nde ortaya çýkan ‘baldýrýçýplaklar’ aristokrasinin celladý idi ama o günlerde iþine gelsede, yoksullarýn böyle ayaklanmasý ve ‘avamýn’ terörü , tarih sahnesine yeni çýkan burjuvaziyi de korkutmuþtu. Ýþte papaz Malthus’un ‘Toplumun Gelecekteki Geliþimine Etkileri Açýsýndan Nüfus Ýlkesi’ (1798) adýný verdiði çalýþmasý bu korkunun belki de ilk ‘bilimsel’ sonuçlarýndan birisidir.

Malthus özetle þunu söylüyordu: Toplumlarýn nüfusu, kýsýtlama olmazsa geometrik olarak büyür. (1,2,4,8,16,32,64...) Oysa, besin kaynaklarý aritmetik olarak artar (1,2,3,4,5,6,...) Dolayýsýyla sonuç kýtlýk ve felakettir. Malthus’un önerisi bellidir: Doðurðanlýðý kontrol altýna alýn. Ancak doðum kontrolü, geometrik olarak artan toplumlarýn nüfusunu nasýl engelleyebilir? Bu soru ciddi bir sorudur ve zaten Malthus’un geldiði yer de bellidir. Kontrolsuz engeller dediði ‘kontrol’ mekanizmasý içinde savaþlar, salgýn hastalýklar vardýr. Yoksullar, savaþlarda yok olmalý ve kolayca saðlýk imkanlarýna kavuþmamalý. Dolayýsýyla kapitalizm zaten tek baþýna nüfusu kontrol eden bir mekanizmadýr. Malthus’un kontrollü engelleri ise, fuhuþ, (üreme amaçlý olmayan cinsel faaliyet) ahlaki kýsýtlar, geç evlenme, doðum kontrolü falandýr.  Ayrýca Malthus, yaþadýðý dönemde yoksullarý koruma amaçlý yasalara (Poor-Laws) þiddetle karþý çýkar. Ayný dönemde iktisat bilimi de ‘kýt’ kaynaklarýn idaresi diye tarif edilmiþtir.

Bizde de yetmiþlerden itibaren darbeci burjuvazinin dört elle sarýldýðý ‘nüfus planlamasý’ meselesinin tarihsel kaynaðý iþte budur. Türkiye’de yetmiþlerden itibaren yurütülen, özellikle TÜSÝAD, TEMA gibi ‘sivil’ toplum örgütlerinin üstlendiði Nüfus Planlamasý’nýn literatürdeki adý Neo-Malthusculuktur. Aslýnda hem Malthusçuluk hem de yetmiþlerden itibaren Türkiye dahil, azgeliþmiþ ülkelerde yerli burjuvazi önderliðinde yürütülen nüfus planlamasý bir tür Sosyal Darwinizme tekabül eden faþist özlü demografik planlamadýr. Mesela Marcus diye biri, yoksul ailelerin çocuklarýný acý çektirmeden öldürülmesini saðlayan bir devlet kurumu gerekliliðini savunmuþtur. 

Malthus ve onun insanlýk dýþý tezleri, bugüne kadar burjuvazinin tüm kalelerinde savunuldu.

Ama þimdi deðiþen çok önemli bir sosyal ve ekonomik paradigma var.

Nüfus artýþý, özellikle geliþmekte olan ülkelerde, teknolojinin hýzla yayýlmasý ve sosyal aðlarla bilginin evrenselleþmesi sayesinde beþeri sermayeye dönüþüyor. Ýktisatçýlar ve hükümetler beþeri sermaye kaynaklý yeni büyüme modellerini geliþtiriyorlar, uyguluyorlar. Bu sayede dünün azgeliþmiþleri, geliþmiþ, ‘kýt’ kaynaklar ise sonsuz ve paylaþýlabilir oluyor.

2025’e kadar olan süreç belirleyici

Bakýn grafiðimizde, Türkiye’nin de içinde olduðu Güney ülkelerinin 2050 yýlýna deðin verimli nüfus yoðunluðu tahmini var. Günümüzden 2025’e kadar süreçte bu ülkelerde beþeri sermaye en üst noktaya çýkacak. Kaynaklar ve zenginlik artacak. Yani Malthus’un dediðinin tam tersi olacak. Nüfus arttýkça, bu ülkeler (eðer ki kendi halklarýný gözeten bir kalkýnma politikasý uygularlarsa) güç dengesini kendi lehlerine çeviren yeni bir dünyayý bütün yönleriyle ortaya çýkartacaklar. Peki, bunu kim(ler) istemez?

Ýþte  nüfus tartýþmasý bu kadar önemli. Yani ne olursa 2025 yýlýna kadar olacak.

Bunda da, beþeri sermayenin ve burayý besleyecek nüfus artýþýna parelel kalkýnma politikasýnýn payý büyük olacak. Yalnýz bu kalkýnma politikalarý, devletçi-otarþik deðil, kamusal, açýk ve özgürlükçü bir persfektifte olmak zorunda.