Bugün Suriye bir gün Filistin!

2025'in ilk günü, sabah namazıyla 100 binler Eminönü'ne, Galata'ya akın etti. Suriye devriminin de enerjisiyle İstanbul'dan dünyaya güçlü bir mesaj verdi Türk milleti. "Dün Ayasofya, bugün Emevi, yarın Aksa" diyerek haykırdı. Tüm mazlum coğrafyaları, tüm şehitlerimizin anarak söz verdi, Filistin direnişinin miğferi olmaya...

Filistin özgürleşene kadar, Gazze soykırımı durana kadar devam edecek bir eylem halkasının ikincisiydi bu.

7 Ekim 2023, İsrail işgalinin ve zulmünün başlangıcı değildi. Ama o tarihten bu yana sürdürdüğü soykırım, Siyonist rejimin gerçek yüzünü dünyaya bir kez daha gösterdi.

İsrail'in Gazze'de başlattığı soykırım, gerçek niyetinin Filistin'i Filistinlilerden arındırmak olduğunu apaçık etti. O kadar ileri gitti ki müttefikleri bile zaman zaman Netanyahu'ya "biraz yavaş ol" demek zorunda kaldı.

Şimdi herkes Trump'ın yemin etmesini bekliyor, Netanyahu'da o vakte kadar ne kadar çok öldürürsem, ne kadar daha ilerlersem o kadar iyi diyor.

İsrail'in, başından beri izlediği işgal politikası karşısında Müslüman ülkelerin zamanla derin bir sessizliğe çekilmesi, Filistin'in "reel politik yalnızlığı"na terkedilmesiyle sonuçlandı.

"7 Ekim'de Hamas neye güvendi de İsrail'e saldırı düzenledi?" diye soranlara cevap olur mu bilemem. Ama 7 Ekim'den önce Filistin halkı için ne daha iyiydi diye sorabiliriz. Gazze'de, bir açık hava hapishanesinde, hukuksuz bir abluka altında yaşıyorlardı. Batı Şeria'da Gazze'deki kadar bile özgür değillerdi. Sokakları, evleri, tarlaları, zeytin ağaçları, hayatları, gelecekleri, seyahat özgürlükleri çalınmış bir halde ve her daim hırsızın boyunduruğu altında yaşıyorlardı. Buna yaşamak denirse.

Konforlu hayatların içinden çıkmadan anlayamayacağımız bir şey.

Konfor bir bataklık, insanı içine çekiyor. Hareketi kısıtlıyor. Soğuğa katlanamıyorsunuz, sesiniz gür çıkmıyor, pelteleşiyorsunuz. Çocukların bombalarla öldürüldüğü, sağ kalanların donarak can verdiği, hastanelerin doktorların başına yıkıldığı Gazze'de konforun k'si yok.

Diri kalmak çok önemli! "Ne yapsak faydası yok" hissiyatına kapılmamak lazım. Şeytanın en sevdiği haller zira. İsmiyle cismiyle şeytanlaşmış olanları da katın buna. "Toplanıp toplanım dağılıyoruz, değişen bir şey olmuyor" diyemeyiz. "Boykot yapıyoruz da ne oluyor, bakın hala tıklım tıklım markaları" demek de yanlış. Her hareket, her söz, önce bizi yapıyor çünkü. Bize şekil veriyor.

Suriye'yi düşünün, Esed Netanyahu'dan daha mı azını katletti. Gecenin en karanlık vakti gündüzün en yaklaştığı an ya hani. Neticeyi Allah bilir, biz yolda ne yapacağımızdan sorumluyuz. Bundan imtihan edileceğiz.

Filistin direnişi evrenselleşti. Gazze artık dünyanın namusu. Her ülkenin namusluları Gazze halkına, Filistin direnişine omuz veriyor. Herkes kendi meşrebince İsrail soykırımını lanetliyor. Sonucun ne olacağından değil, yapmamız gerekenden sorumluyuz.

Yıllarca gözyaşı döktüğümüz Yahudi soykırımı filmlerindeki sahnelerin bin beterini izledik Gazze'de. İsrail'in içinden bir Schindler bile çıkmadı. Ama biliyoruz ki zulüm asla abad olmayacak. Zalimler mutlaka cezalarını bulacak.