Bugün Trablus'ta en kritik gün…

Meşru hükümetin KOVİD-19 salgını nedeniyle koymuş olduğu 4 günlük sokağa çıkma yasağı bugün sonlanıyor.

Türkiye’nin Katar’la birlikte desteklediği meşru hükümet bünyesinde yaşanılan krizin sokağa yansımalarını yüksek ihtimal, siz bu yazıyı okurken görmüş olacağız.

· TÜM CEPHELERİ TETİKLEYECEK TEHLİKELİ OYUN…

Son bir haftada, perde arkasında çok fazla kumpas senaryosunun yaşandığı olaylar ile karşılaştık.

Fas’ın Skhirat tatil kasabasında 2015 yılında Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında bir araya gelen Libya’nın tüm taraflarının imzaladığı anlaşma, günümüzde ülkeyi ayrı ayrı yöneten iki hükümetin kurulmasına evrildi.

Bu anlaşma çerçevesinde Trablus’taki Fayiz es Serrac hükümetini “meşru” hükümet olarak değerlendiriyoruz, buna karşılık, Rusya, Mısır, BAE, Fransa ve Yunanistan gibi devletler, söz konusu anlaşmanın işlememesi nedeniyle Trablus hükümetini “meşruiyet kavramını sömürme” ile suçlayıp Tobruk’taki yapılanmayı destekliyorlar.

Düşünün, Libya’nın Trablus ve Bayda’da iki ayrı Merkez Bankası var ve bu bankalar kağıt üzerinde bağlı oldukları hükümetin de kontrolünde değil, uluslararası denetim şirketlerinin raporlarına göre yönetiliyorlar!..

Halife Hafter denilen general(!)in 14 ay süren Trablus kuşatmasının, Türkiye’nin müdahalesi ile yenilgiye uğraması sonrasında Tobruk-Bingazi hattında şekillenmiş “doğu yönetiminde” zaten büyük bir iç mücadele başlamıştı…

Tobruk’taki Meclis Başkanı Akile Saleh’in sivil siyasetçi olarak öne çıktığı, Hafter’in geriye itildiği hatta, “Libya’nın geleceğinde Hafter ve es-Serrac olmayacak” sözlerinin söylendiği bir dönem yaşanıyordu.

Şimdi, Serrac’ın, Libya’nın güçlü adamı, İçişleri Bakanı Fethi Başağa’yı 72 saatliğine görevden alıp hakkında soruşturma başlatması, benzer güçler mücadelesinin “batı hükümetinde” de yaşandığını gösteriyor.

Bu durum, tarafların üstünlük manevraları çerçevesinde Sirte-Cufra cephesinin beklenmedik hızda savaşa dönüşmesine yol açabilir.

· TÜRKİYE BAŞAĞA’YI GÖNDERDİ…

Serrac’ın Başağa’yı resmi Türkiye ziyareti sırasında tam da Bakan Akar ile görüşmesi sürerken görevden askıya almasının net mesajı açıktır: Yakın olduğun Türkiye’de kal, istersen git Katar’da yaşa, ama buralara dönme…

Bu mesajın karşısında Türkiye’nin yüksek risklere karşın Başağa ’nın Trablus’a dönüşüne kapı aralaması önemlidir.

Başağa’nın aynı zamanda fiili savunma bakanlığı kimliği taşıması ve Türkiye-Katar’la askeri konuları koordine etmesi de rahatsızlık yaratmış olacak ki, Başbakan, Libya Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı’na da atamalar yaptı, böylelikle, görevinde kalsa bile Başağa’nın Türkiye-Katar’la askeri ilişkilerin merkezinde yer almasının da önünü kesti.

Gördüğümüz kadarıyla, İçişleri Bakanı Fethi Başağa’nın suçu, Tobruk ve Bingazi’de salgın nedeniyle patlak veren gösterilere orantısız güçlü müdahale eden Hafter’in düştüğü tuzağa düşmemektedir.

Serrac’tan gelen “gösterileri derhal durdur” emrine, “demokrasilerde ülke vatandaşlarının yolsuzluk, kötü yönetilen ekonomi ve fakirleşmeyi protesto etme hakları vardır” açıklamasıyla cevap vermesi suç olarak kabul edilebilir mi?

Fethi Başağa’nın birer Libya gerçeği olan “aşiret güçlerini” silahlarından arındırıp bakanlık polis teşkilatını güçlendirme politikası, 2018 yılından bu yana zaten önde gelen aşiretlerin tepkisini çekiyordu.

Nitekim, Trablus’ta göstericilere ateş açan milis unsurların Serrac yanlısı Nawasi aşireti milislerinin olması bir tesadüf müdür, Başağa, şimdi bu milislerin saldırılarını neden durduramadığı için sorgulanacak!..

O da doğru bir kararla, tamam her soruyu TV’den yapılacak canlı yayında cevaplarım dedi.

Hükümetin bu talebi kabul edip etmeyeceği bu satırların yazıldığı anda belli değildi.

Buna karşılık, Başağa’nın Misratalı bir Kuloğlu (1) olmasından rahatsız olan Trabluslu Arap aşiret unsurlarının başkentin merkezindeki ünlü Şehitler Meydanı’nı kontrol altına almaları yaşanıyordu. Aşiretler, göstericilerin bu meydana inmesine izin vermeyeceklerini bu hareketle gösterdiler.

Misrata’da ise Başağa’yı destekleyen, Kaddafi’nin devrilmesinde, DEAŞ’ın yok edilmesinde ve son olarak da Hafter’in püskürtülmesinde tarihi rol oynamış milisler kendi kentlerinde tam kontrolü sağladıktan sonra Trablus’un da stratejik noktalarını tutmuş durumdalar.

Başağa’nın bizzat kurup güçlendirdiği polis teşkilatının da onun kolay harcanmasına izin vermeyeceği de açık bir gerçektir.

· KRİTİK SORULAR VE CEPHE TEHDİDİ…

Serrac, Fethi Başağa’yı Ulusal Mutabakat Hükümeti’nden silip atar, hakkındaki soruşturmayı bir ceza hukuku sürecine sokar ve kendisine bağlı Misratalı milislere karşı Arap aşiretlerini harekete geçirir mi?

En kötü senaryonun bu soru işaretleri gerçekleştiği taktirde, Halife Hafter Rus Wagner paralı askerleri, Sudan, Suriye ve Yemen’den gelmiş milisler ve Mısır+BAE ordu mensuplarıyla destekli güçlerinin Sirte-Cufra üzerinden saldırıyı başlatması kesindir.

Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Misrata’da bir cephe hattı oluşturarak doğrudan Libya savaşına müdahale etmesi sonucunu doğurur mu, uzak bir ihtimal değildir.

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki büyük mücadelesinin önemli ayağı, Trablus’ta bir “dost yönetimin” bulunmasıdır.

Zor bir hafta, bilin…

(1) https://tr.wikipedia.org/wiki/Kulo%C4%9Flu_T%C3%BCrkleri