Tarih: 30 Temmuz 1930
Yer: Yalova Cumhurbaşkanlığı Köşkü
Sofra hayli kalabalık; Gazi, Fethi (Okyar) Beye içki içmemesini fısıldıyor. Samsun Valisi Kazım (İnanç) Paşaya da. Yemek bitiyor; herkes dağılıyor, üçü kalıyorlar masada. Mustafa Kemal, Kazım Paşaya dönüyor: "Vaziyetimizi dahilde nasıl görüyorsunuz? Valisiniz halkla doğrudan temasınız var. Hiç çekinmeden anlatın lütfen."
Kazım Paşa, valilerin elinde hiçbir yetki bırakılmadığını, en küçük bir memuru bile bir göreve atayamadıklarını, hükümetin tehdidi altında iş göremediklerini söyler hiç duraksamadan.
"Halk hükümetten şikayetçi midir? Korkmayın lütfen, söyleyin."
"Evet efendim; hem de çok! Adaletten ticarete...yaşamın her dakikasında bunalmıştır halkımız."
Fethi Beye döner Mustafa Kemal bu kez de:
"Siz yurt dışından geliyorsunuz. Durumumuz nasıl görünüyor?"
"Dışarıdan mali ve ekonomik durumumuz pek fena görünüyor. Hükümetin dış borçları ödemeyeceğini ilan etmesi, mali itibarımızı fena halde sarsmıştır. Özel kuruluşlara açılacak krediler de bu yüzden durdurulacaktır. Öte yandan hükümet mali yapımızı hiçe sayarak çok ama çok büyük bir savurganlık içine girmiştir. Vergiler bu yüzden arttırılmıştır. Bütün özel girişimciler artık ekmek parasına ve vergilerini ödeyebilmek için çalışmaktadır. Kimsede beş kuruş sermaye kalmamıştır. Parasızlık ve yoksulluk almış başını gitmektedir!"
"Bunun çaresi nedir?"
"Meclis denetimi yoktur efendim. Hiçbir şey açıkça tartışılamamaktadır..."
Mustafa Kemal başıyla onaylar Fethi Beyi: "Meclisteki üyeler bu durumları bilmelerine rağmen susuyorlar."
"Susmamalarını sağlamak mümkündür efendim."
"Biliyorum! Mümkün elbet! Ülkede muhalif bir fırka kurmak gerekmektedir! Örneğin siz Fethi Bey böyle bir fırkanın başına geçseniz..."
"Ne olur beni İsmet Paşayla karşı karşıya getirmeyiniz!"
Fethi Bey, İsmet Paşanın içtenliğine hiç güvenmez. Yolunu bulup onu suçlu göstereceğini, Mustafa Kemal'le arasını bozmaya çalışacağını bilir.
"Bakınız, bugünkü manzaramız aşağı yukarı bir diktatörlük manzarasıdır. Gerçi bir meclis vardır ama içte ve dışta bizi bir diktatörlük olarak algılıyorlar! Alman gazeteci Emil Ludwig, benimle söyleşi yaptıktan sonra, bizim diktatörlükle yönetildiğimizi yazdı. Hepimiz faniyiz! Öldükten sonra arkamda kalacak bir istibdat kurumudur! Bense millete miras olarak böyle bir istibdat kurumu bırakmak istemiyorum! Onun için Fethi Bey, hemen bir muhalif fırka kurmanızı rica ediyorum. Ben sonuna kadar tarafsız kalacağım, güveniniz lütfen!" diye noktalar konuşmayı Mustafa Kemal Paşa.
Bu konuşma, Serbest Fırka'nın kurulması yolundaki ilk adımdır. Sonrasındaki konuşmaları, İsmet Paşa'nın tepkisini ve "çalışmalarını", muhalefetin başına gelenleri ve ne yazık ki, Mustafa Kemal öldükten sonra, istemese de, geriye bir "istibdat kurumunun" bütün dehşeti ve şiddetiyle nasıl kaldığını göreceğiz başka sohbetlerimizde...
(Meraklısına Not: Ali Fethi Okyar, Serbest Cumhuriyet Fırkası Nasıl Kuruldu-İsis Yayınevi 1987; Kazım Özalp- Milliyet Gazetesi 29 Ekim 1963-vb.,)