Cüneyd Altıparmak
Cüneyd Altıparmak
Tüm Yazıları

Bunlara rağmen de görmüyorsak, pes artık!

Bugün üç konu üzerinde duracağım.

Fakında olmamız için artık başkaca bir gelişmeye gerek kalmadığını düşündüğüm üç mesele...

Bu üç başlığı okuduktan sonra tehlikenin farkına varamıyorsak, pes artık!

Nasıl bir dünya örülüyor bunu görelim lütfen...!

***

Birincisi, bir savaş suçlusunun ayakta alkışlanmasıdır.

Savaş suçlusunun alkışlanmasının ne anlama geldiğini bilmeliyiz artık. Bu bir meydan okumadır. Bu savaştan daha büyük bir yıkımın habercisidir. Savaş suçlusu bir başbakanın, ABD Kongresinde konuşması, ayakta alkışlanması, dünyanın geri kalanındaki herkesin "güvende" hissetmemesi için yeterli bir gerekçe...

Pek tabi fazlası da var bu konunun. Hukuki açıdan bakarsak meseleye, karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor:

Bu evvela, ABD'nin Uluslararası Ceza Mahkemesini eylemli biçimde tanımadığı, Uluslararası Adalet Divanı yaklaşımını hesaba almadığını gösteriyor. Ve böylece BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi olarak da İsrail'e müdahale edilmesine mani olacağım demek istiyor ABD. Ve bunu tüm dünyaya çekinmeden izhar ediyor.

Dünyanın geri kalanının bu konuda çare bulması şart, yoksa bu rest tüm dünyayı uçuruma sürükleyecek. Uluslararası hukuku bir grup ülke tekrar tesis etme ödevi ile yüklü.

Neye mal olursa olsun bu risk alınmalı. Bu reste ciddi bir refleks şart!

***

İkincisi, Elon Musk'ın ettiği itiraflardır...

Elon Musk 1971 doğumlu bir mühendis, mucit, yatırımcı ve girişimci. Tesla Motors'un kurucusu, SpaceX ve Twitter'ın yeni sahibi. Dünyanın sayılı zenginleri arasında. Birkaç gün önce "kandırıldım" diyerek bir itirafta bulundu: "Oğlum Xavier'e müdahale edilmesi için belgeleri imzalamam konusunda kandırıldım. Gerçekte neler olup bittiğini anlayamadım. O sırada koronavirüs dönemiydi ve bir karmaşa ve yoğunluk içindeydim. Ve bana Xavier'in intihar edebileceği söylenmişti..."

Evet konu Musk'ın oğlu ile ilgili bir gelişme. Oğlunun "ergenlik engelleyici ilaçlar" kullanmasına izin vermesi konusunda kandırıldığını belirtiyor. Oğlu cinsiyet değiştiriyor ve bunun kendisinin iradesinin fesata uğratılarak yapıldığını belirtiyor. Hatta bulunduğu eyaletteki yasaları bu yönüyle eleştiriyor. Çocukları hakkında "cinsel yönelim ve kimlik" açısından ebeveynlerin bile bilgi edinmesini kısıtlayan düzenlemeye adeta isyan ettiğini söylüyor.

Musk kısa süre önce de Kalifornia'da onaylanan cinsel kimlik yasası nedeniyle şirketlerini buradan Texas'a taşımaya karar vermişti sebebi ise çok net biçimde bu yasa... Bu yasaya göre, çocukların karşı cins olduklarına ve yanlış bedende doğduklarına inanmaya başladıklarında bu durum ebeveynlerine bildirilmeden tedavi süreci başlayabiliyor. Sonra çocuklara ergenlik engelleyici ilaçlar, karşı cins hormonları verilebilmesinin önü "ebeveyn onayı" aranmaksızın açılıyor ve süreç neticelendiriliyor. Aile itiraz ederse de çocuk ile aile bağı kopabiliyor.

***

Üçüncüsü ise yeni hukuk evrenine ilerlediğimizdir.

Geçtiğimiz aylarda ABD'nin toplumsal kültür konusunda makalelerin yer aldığı bir sitesindeki başlık dikkatimi çekti: "Sosyal medya algoritmaları bizim adımıza kararlar alarak kültürümüzü nasıl 'eziyor'?" Yazar makalesinde şu değerlendirmeye yer veriyor: "Endişelendiğim şey, itildiğimiz pasif tüketim tavrı sebebiyle, kültür hakkında düşünmemeye, daha derinlere inmemeye ve kendi eğilimlerimizi takip etmemeye teşvik edilmemiz..."

Bu söz kültür için söylenmiş olabilir ama dünyadaki hukuki durum da bu. Önünüze gelen ve kaydırdığını video ile zihninize inşa edilenler, paylaşımlar sebebiyle duyduğunuz his, duyarlılık adına attığınız birkaç mesaj sonrası sizde oluşan rahatlık. İşte bunlar pasif tüketim meziyetleri.

Hukukun da hali böyle sosyal medya algoritmaları ve kuralları arasında gidip gelen bir sarkaç. Toplumsal değerlerin yerini sosyal medyanın topluluk kurallarının aldığı bir evren. Yeni hukuk bu, şirketlerin, "marjinallerin", ötekinin hukuku. "Propaganda" araçlarını elinde tutanların dayattığı, yaşamamız gerektiğine inandırıldığımız düzen... Normali, doğalı, geleneksel olanı "öteki" konumuna düşüren, her gün kendi değerlerini damla damla zerk eden bir anlayış...

Bizden istenen...

Gazze'nin terörist, İsrail'in barışçı olduğunu söyleyeceğimiz; cinsiyet değiştirmeye ailenin müdahil olamamasını kanıksayacağımız, kurallarını devletlerin değil sosyal medya şirketlerinin koymasına rıza göstereceğimiz bir dünya... İstenen bu... Buna inanmamız isteniyor...

Tablo çok net.

Ve ben bizden istenenleri reddediyorum, ya siz?