Bunu mümtaz arkadaşınıza soracaksınız!

İyi güzel de arkadaşlar, 17 Aralık darbe girişimiyle başlayan süreçte hiç mi problem görmüyorsunuz?

Hadi, polisin bulup buluşturup getirdiği ayakkabı kutularını, para sayma makinalarını, cemaate yakın yayın organlarında sürdürülen ve şiddeti katlanarak artan “ölçüsüz yayınları” görmeyelim...

HSYK’nın tavrı içinize sindi mi?

HSYK’yla dirsek teması halinde, “korsan bildiri” dağıtan savcının kararlı ve militan tavrını onaylıyor musunuz?

Niçin içinizden biri çıkıp, “Ey savcı... Üçüncü köprü ve Üçüncü havaalanını yapacak işadamlarını gözaltına almak için bu kadar aceleci davranıyorsun da, neden Üzeyir Garih ve Hrant Dink dosyalarının kapağını dahi açmıyorsun?” diye sormuyor?

İlgili savcı, görevden alınır alınmaz, “Tam Hrant dosyasını açacaktım ki...” gibi tuhaf bir açıklama yapmıştı.

Burada bir anomali saptamadınız mı?

Hrant öldürüleli 7 yıl olmuş...

Bu 7 yıl içinde hangi çalışmaları yapmış savcı?

Kimleri soruşturmuş? Hangi kamu görevlilerinin ifadesine başvurmuş?

İktidar partisi yöneticileri aleyhinde “gizlice” delil biriktirmek dışında ne yapmış?

Bunları sormayacak mısınız?

Bölgesindeki terör faaliyetiyle ilgilenmeyen, hatta olay yerine bile gitmeyen bir başkasının, görev bölgesinde bulunmadığı halde TIR ihbarı alır almaz soluk soluğa koşturup “medyatik bir baskın” gerçekleştirmesi, devletin sırlarını aleniyete dökmesi...

Burada (hadi “ihanet” demeyelim) bir tuhaflık görmüyor musunuz?

Efendim yandaş medya “sufleyle” yayın yapıp “bazı hassas kalpleri” incitiyor... Bu kadar da olmaz!

Sizin incittiğiniz hassas kalpler ne olacak?

Mesela, Today’s Zaman’ın yayınları...

Bu gazetenin “gazetecilik dilini” onaylıyor musunuz? “Erdoğan cihadist”, “Erdoğan fundemantalist” demeye getiren yorumları, (bunu, din iddiasıyla ortaya çıkan bir gazete yapıyor üstelik), Hükümeti El Kaide’ye yamama çabalarını, İHH’ya yapılanları, sosyal medya aracılığıyla yürütülen tezviratı, Erdoğan’ın “El Kaide militanlarına yönelik operasyonu engellediği” yönünde uçurulan insafsız ve vicdansız yalanları...

Bunları normal buluyor musunuz?

Bazı hassas kalpler “mülaane” ve “mübahale” diye gerekçelendirilen bedduayla incinmedi mi sanıyorsunuz?

Parmağıyla bir kesimi işaret edip, “hırsızlar, yandaşlar” diye ünleyen Zaman gazetesi yazarı bazı hassas kalpleri incitmedi mi? İncitmiyor mu? “Boş Bakan”, “Baş Canavar”, “Yezit”, “Karun”, “Bu arkadaş” ifadeleri bazı hassas kalpleri incitmiyor mu?

Mağdur edebiyatının rahatlığına yaslanıp, her sözü söyleyebilirsiniz, her türlü nitelemede bulunabilirsiniz... Bir camianın külliyen Haşhaşin ilan edildiğini öne sürüp, buradan türettiğiniz öfke diliyle konuşabilirsiniz... Kendi çevrenizde haklı da görülebilirsiniz.

Bir defa, “Haşhaşin” benzetmesinin muhatabı bir camia değildir...

Kimse camiaya ya da cemaate bir şey söylemiyor.

Hükümeti devirmeye ant içmiş ve bu uğurda her melaneti göze alan kimse, hangi konsorsiyumsa, odur Haşhaşin...

Paralel devlet kurandır Haşhaşin...

Peygamber Efendimizi uluorta Anadolu’da gezdirendir...

Tuzluğu koysa, seçtireceğini söyleyendir...

Güney’deki “sevdiği ülke” adına operasyona kalkışandır...

Kendisinde “Bakanlar Kurulu’nu belirleme yetkisi” vehmedendir...

Halkın iradesini yok sayandır...

Efendim Başbakan bizi darbecilikle suçluyor! Hükümet devirme operasyonuyla ne alakamız olabilir ki!

Bunu, “mümtaz” arkadaşınıza soracaksınız...

Hazret, “Kılıçlar inecek, bazı başlar düşecek” buyurmuştu.

Sonra dayanamamış, bombasını patlatmıştı: “Bu hükümetin akıbeti Şubat ayının ortasında belli olacak. Konu sadece yolsuzluk değil... Bunun ötesi de var!”