Selim ATALAY
Selim ATALAY
http://www.selimatalay.com
Tüm Yazıları

Burada da maden faciası bağıra bağıra geliyor

Madenci anlatmış: O madene inmeye korkuyorum... Hava yok, kapkaranlık, birşey görünmüyor. Vardiya bitince oradan çıktığım için dua ediyorum. Sabah kalkınca ayakkabılarımı giymek istemiyordum... İşe gitmekten ölümüne korkuyorum, çünkü kötü birşey olacak -33 yaşındaki madenci Gary Wayne Quarles 4 Nisan Pazar günü lokantada yemek masasında arkadaşına bunları anlatıyordu. 9 ve 11 yaşında iki çocuk babasıydı. 18 yaşından beri madenciydi. Yer, ABD’nin kömür havzalarıyla ünlü Batı Virginia eyaleti.

Gary, Upper Big Branch kömür madeninde tamburlu kesici makinesinin operatörüydü. Yani madenin en ucunda kömürü çıkaran makinayı çalıştıran adam. Kullandığı dev makina, dönen büyük tırnaklı tamburla 300 metre enindeki kömür damarı boyunca bir uçtan bir uca gidip gelerek damarı traşlayan, kömürü parçalayıp kopartan ve taşınır parçalara ayıran kazma makinası. Gary’nin dert yandığı arkadaşı ise aynı madende güvenlik eksiklerini İş Güvenliği müfettişine anlattığı için bir yıl önce şirketten kovulmuştu, yakındaki bir başka madende çalışıyordu.

Gary, arkadaşının çalıştığı madende çalışmak istiyordu. İki madenci konuşurken, 30 km kilometre uzaktaki Upper Big Branch kömür madeninde su tahliyesi yapan pompalar durmaya başlamıştı. Su tahliye edilmedikçe, zaten havalandırma sorunları olan madene hava girmiyordu. Gaz birikmeye başlamıştı: Metan gazı... Tahliye edilmezse biriken, sonra da patlayan ölüm gazı... Pompaların durduğu ancak ertesi gün fark edilecekti, çünkü o pazar Paskalya tatiliydi, madende çalışma yoktu.

Gary 5 Nisan Pazartesi 06:40’ta başlayan vardiyaya girdi. Gün boyunca işçi ve amir olarak 190 kişi madene girip çıkacaktı. Olay sırasında madende 45 kişi vardı. Ekipler altışar-sekizer gruplarla çalışıyordu.

İki yeni ve tecrübesiz işçi su pompalarına bakmakla görevlendirilmişti. İkisi madene girdiklerinde hava olmadığını fark ettiler. Panonun olduğu alana doğru eğim vardı, uç noktalarda aşırı su biriktiğini gördüler. Boğazlarına kadar suyun içine girip pompaları çalıştırmaya uğraştılar. Başlarında olması gereken formen yoktu. Rahatsız olduğunu söylemiş, dinlenme noktasında uzanmış, yatıyordu. Ellerinde olması gereken metan ölçüm cihazı yoktu, vermemişlerdi. Aslında ölçümü, yatan formenin yapması lazımdı. Yapmamıştı, aletin bozuk olduğunu biliyordu. O günden önceki 6 ay boyunca da ölçümlerin sistemli yapılmadığı daha sonra anlaşılacaktı. Çünkü aletin hafızasında ne gün ne ölçüldü, kayıtlıydı. Aletinin aylık bakım ve kalibrasyonun yapılmadığı da sonradan kayıttan anlaşılacaktı.

Ve her zaman aşırı soğuk olan maden, o gün aşırı sıcaktı. Her zamanki alışkanlıkla kat kat giyinen madenciler, terlemeye, giysilerini çıkarmaya başlamışlardı. O sırada pompacılar çalışmayan 6 pompadan 4’ünü çalıştırmayı başardılar. Saat 13:50 idi.

Durumun normal olmadığı yolundaki işaretler birden fazlaydı. Hafta sonundan önce madenden dışarı kömür tozu uçuşuyordu, normali buydu. Pazartesi vardiyaya geldiklerinde ise kömür tozu madenin içine akıyordu. Havalandırma yönü değişmişti. Olması gereken bu değildi.

Bu arada madende üretim sabahtan beri aralıklı yapılıyordu. Saatte 2.300 ton kömür çıkaran 3.4 milyon dolar değerindeki 90 tonluk kesici, parça arızası nedeniyle bazen duruyordu. Bir ara çalıştı, durdu. Sonra saat 14:30’da yeniden çalışmaya başladı.

Bir noktada konveyor bant geçişi için kazı yapıp kaya delen ekip, hava akımının normal olmadığını, kömür tozlarının aşırı biriktiğini oradaki formene söyledi. Formen -Bakarız- deyip uzaklaştı. O noktada kömür tozu sis bulutu gibi ayağı kaplamıştı. Saat 14:50.

Aynı sırada başka bir noktadakiler gözlerinin yanmaya başladığını, görme zorluğu çektiklerini kontrole bildirdiler. Gaz sızıntısı demekti ve saat 15:00’i gösteriyordu...

Madende felaketin unsurları tamamdı: Bir süredir metan birikiyordu, havalandırma yetersizdi ve galerilerde normalin üzerinde kömür tozu birikmişti. Bir kıvılcım metanı ateşleyebilir, alev de kömür tozuyla karışıp bomba gibi patlayabilirdi. Patlama sonrasında yangın çıkar, ocaktaki oksijeni bitirene kadar yanar, sonra da geride canlı bırakmazdı.

Saat 15:00-15:02 arasında böyle oldu. Bu anda yukarıda madenin dışındakiler havalandırmalardan beyaz dumanın dışarı püskürtmeye başladığını ve madenden gökgürültüsünü andıran sesler geldiğini duydular. Kötü birşey oluyordu... Kontrol, telsiz ve kablo telefonlardan -Herkes dışarı, Herkes çıksın- diye bağırmaya başladı. Cevap veren yoktu. Dışarıda şantiyede olanlar milisaniye farkla birbiri ardına patlayan ancak alışkın olmayan kulaklara tek patlama gibi gelen korkunç sesi duyduklarında çok geçti. 3-4 km uzunluğundaki galerilerde alevler patlamalarla hızla dolaşmış, sonra olan oksijeni tüketip sönmeye başlamıştı. Dışarıdakilerden biri -Sanki dünyanın sonu gelmişti- diye anlattı. 

ABD’nin son 40 yıldaki en büyük kayıplı maden kazasında o gün Gary dahil 29 kişi öldü. Olayları 120 sayfalık Eyalet Araştırma Komisyonu raporundan ve Çalışma Bakanlığı’nın onlarca sayfalık kaza raporlarından özetledik. Sonrasına devam edeceğiz. Ama şurası açık: Felaket bağıra bağıra gelmişti, önlenebilirdi. (Devamı edecek)

twitter.com/selimatalayny