Bir takým düþünün ki; adý Trabzonspor olsun... Kendi sahasýnda oynasýn... Baský kursun... Ama rakip kaleye ilk þutunu ancak oyunun 36. dakikasýnda atabilsin... Daha önce Kucka’ýn yarým vole görünüþlü bir giriþimi var. Fakat týngýr-mýngýr giden bu topa þut demek, komik olur. Burak Yýlmaz, kaleciyle karþý karþýya kaldýðý kritik pozisyonda bile vuramadý.
Bordo-Mavililer; topu ayaðýna aldýklarýnda, Bursa’nýn müdahalede bulunmasýný; sanki uygunsuz bir þeymiþ gibi, keyifsizce karþýlýyorlardý. Býraksalar ne güzel oynayacaklardý ama, býrakmadýlar iþte...
***
Kendi sahanda oynayýp da; býrakýn tehlikeli atak ve pozisyon üretmeyi, yarým saatten fazla þut bile atamýyorsan... Kafaný ellerinin arasýna alýp düþünmen lazým.
35. dakikadan sonra baþlayan pozisyonlarýn birinde, aslýnda neredeyse gol de oluyordu ama; direkten dönen top öncesi ofsayt kararý vardý. Fakat iþin tuhafý, Burak’ýn o pozisyonu ofsayt deðildi.
Oyunun içinde garibime giden bir baþka þey; duran toplarý genellikle kullanan Yusuf’un, yine bir atýþý kullanmak üzere topun yanýna geldiðinde, Kucka tarafýndan koluyla çok kaba bir þekilde itilerek uzaklaþtýrýlmasýydý. Yusuf efendi çocukmuþ, gýkýný çýkarmadý...
***
Ýþte o Yusuf, takýmýnýn ikinci yarýya galibiyetle baþlamasýna neden oldu. Terbiyeli olup sadece iþine bakarsan; Allah da sana yardým eder. Çýktý, þahane bir gol attý. Aferin!
Verimsiz ve üretimsiz geçen maç, o andan itibaren renklenmeye/þenlenmeye baþladý. Futbol varlýðýný hissettirdi. Buruþuk oyun, ütülenir oldu.
Penaltý tartýþmalarýnda devam kararlarý doðruydu. Ben hakem olsam, zaten Burak’ýn hiçbir düþüþüne (Hatta gerçekten düþürülüþüne bile) penaltý çalmam. Çünkü hile yapmayý alýþkanlýk haline getirdi. Hiçbir pozisyonuna güvenmem. Yeter artýk!
Bursaspor’un karþýlaþma boyu süren oyun disiplinini sevdim.