Üniversitelerin (özellikle de TV’de dönen) reklamlarýný gördüðümde gözümde bir Hababam Sýnýfý sahnesi canlanýyor.
Mahmut Hoca eski öðrencisi olan gariban ama çalýþkan Ahmet’i parasýz kabul etmesi için okul müdürü ve sahibi Muharrem Gür’e ricacý olur. Muharrem Gür çýkýþýr “Bu okul nasýl dönüyor biliyor musun sen Mahmut Hoca?” diye… Mahmut hocanýn cevabý ise ilginç; “Burasý okul, ticarethane deðil müdür bey”...
Kimse kýrýlmasýn ama þimdiki özel üniversitelerinin büyük çoðunluðu Hababam Sýnýfýnýn okul müdürü Muharrem Gür kývamýnda sanki...
Ben de Mahmut hoca gibi sesleniyorum özel üniversitelere…
Yahu sen üniversitesin, böyle Bodrum Yalýkavak’taki beþ yýldýzlý otel reklamý gibi reklam yapmak yakýþýyor mu?
Üniversitenin bir aðýrlýðý olmasý gerekmez mi? Seçilmek için yarýþmak, “n’olur beni seç” der gibi kollarýný açmak, þirinlikler yapmak üniversitenin aðýrlýðýný zedelemez mi?
Sosyal medya fenomenlerini öðrenci olarak kaydedip sonra da bunu duyurarak iyi eðitim vurgusu mu yapýyorsun, yoksa bu bir “Bizim okula gelirsen takipçin artar, like’lar, RT’ler tavan yapar, fotoðraflarýn instagram keþfet’i sallar” mesajý mý?
Üniversite tercihi tatil köyü tercih eder gibi katalogdan, spor ve yaþam tesislerine, açýkbüfe ve a la carte restaurantlarýna bakarak yapýlacak bir þey mi?
Aileler ve gençler, sizi geleceðe en iyi hazýrlayacak, sizi donanýmlandýracak üniversitenin mi peþindesiniz yoksa 4 yýl boyunca konaklayacaðý ultra lüks bir tesisin konforunun mu?
Beþ yýldýzlý otel konforunda, þehrin merkezinde, en ünlü kahve zinciri dükkanlarýnýn sýra sýra sýralandýðý üniversitede okuyan genç, okul bitince Beylikdüzü Gürpýnar’ýn Türkoba Mahallesi’ndeki fabrikaya her sabah 6’da uyanýp nasýl gidecek, nasýl adapte olacak?
Böyle iddialý, böyle konfor vaat eden bir okulda öðrenciler nasýl disipline edilecek? Hocalar bu beþ yýldýzlý otel konseptli yeni nesil üniversitelerde otelin hangi görevlisine denk düþüyor?
* * *
ARA VERMEK
Hiç bitmeyen bir maratonu koþuyor olsaydýnýz kendinizi nasýl motive ederdiniz? Bitiþ çizgisinin olmadýðý bir koþu, koþmaya devam etmeyi nasýl saðlardýnýz?
Dün 40 yýllýk bir tüccarýn yanýna uðradým. Çalýþanlarý gelip sorular sordular, cevap veriþini, verirkenki beden dilini izledim.
Muhtemelen yýlda bir hafta tatil yapýyor olmalý, bilemedin iki.
Þunu fark ettim.
En az bir yýl ara vermeye ihtiyacý vardý ve bunun farkýnda deðildi.
Söylesem fýrçayý yerdim ama ihtiyaç duyduðu þey buydu.
Bir yýllýðýna yönetimi býrakabileceði birileri olsa, bir yýl þirketi rayýnda tutabilecek olsalar ve bu patron bir yýl için þirketinden uzak kalsa…
Geri döndüðünde hayata, iþe, dünyaya, sektöre bakýþý bambaþka olur.
40 yýllýk siyasetçiler bir yýllýðýna siyaseti býraksalar mesela.
Hatta bunu ömürde bir deðil, örneðin 10 yýlda bir yapsalar.
Köþe yazarlarý 10 yýlda bir, bir yýl yazmasalar, okusalar bol bol, düþünseler bol bol, gezseler bol bol, döndüklerindeki yazýlarý nasýl olurdu?
Çiftçinin topraðý dinlendirdiði gibi, bir dönem nadasa býraktýðý gibi. Zihni, bedeni, ruhu dinlendirebilsek.
Muhteþem olmaz mýydý?