Kâhin olmak gerekmiyor... Cumhurbaþkanlýðý seçimine daha iki buçuk yýl var ama “burjuva” olamamýþ zenginlerimizin Cumhurbaþkaný adayý þimdiden belli:
Selin Sayek Böke.
Bu haným, nasýl derler, biraz asabi bir haným... “Sarýþýn güzel kadýn” kontenjanýndan ve de “CHP’nin Tansu Çiller’i” dolduruþuyla milletvekili yapýlmýþ, sonra da parti sözcülüðüne terfi ettirilmiþti ama Selin Haným, sarýþýn güzel kadýn tanýmlamasýnýn iþaret ettiði naiflikten uzak bir haným.
Biraz da karmaþýk (daha doðrusu, tabiiyeti itibariyle zengin) bir haným. Tabiiyetini çözmek için birçok ýrký, birçok inanýþý, birçok kültürün, birçok farklý kavrayýþý hesaba katmak gerekiyor. Tabii, “imrenilesi” ve “kýskanýlasý” bir zenginlik bu...
Hemen yeri gelmiþken bir hissiyatýmý dile getireyim:
Referandum yenilgisinden sonra, mikrofonlarýn karþýsýna geçip, asabi hareketlerle “sine-i millet” tehdidini savurunca, içimden, “Hah” demiþtim, “Ýþte aranan kan... Bu haným olacak.”
Sine-i millet, karara baðlanmýþ bir görüþ deðildi çünkü.
Daha doðrusu, bir “parti görüþü” deðildi.
Evet, Kemal Kýlýçdaroðlu, yenilginin de verdiði þokla, ilk günlerde epey saçmalamýþ ve “bu referandumu tanýmýyoruz” noktasýna gelmiþti; hatta sokaðý tahrik edecek bazý sorumsuz açýklamalar yapmýþtý ama hýrçýnlýðýnýn/telaþýnýn, “aslýnda biz kazandýk” havasýný basmasýnýn nedeni koltuðuydu.
Koltuðu tehlikedeydi.
Girdiði bütün seçimleri kaybetmiþti.
Referandumdan umutluydu, bazý araþtýrma þirketleri mutlaka “hayýr” çýkacaðýna inandýrmýþtý ama geniþ bir koalisyonla girdiði bu seçimi de kaybetmiþti.
Bu kadar çok kaybeden bir kiþiye kýz bile vermezlerdi. Kaldý ki genel baþkanlýkta mahfuz tutsunlar...
Biraz da koltuk düþkünlüðünün getirdiði (kendi içinde haklý) bir hýrçýnlýktý.
Ne koltuðunu tartýþmaya açacak bir hizipler savaþýnýn parçasý olurdu, ne de “sine-i millet” gibi muhaliflerine cesaret verecek ve hasbelkader elinde tuttuðu koltuðu ilelebet kaybettirecek bir “oldubittiye” izin veridi.
Nitekim parti yetkilileri gerekli açýklamalarý yaptýlar ve sine-i millet kararýnýn bir fantazya olduðunu, bu iþe sýcak bakmayacaklarýný söylediler.
Peki, Selin Sayek Böke niçin sine-i millet görüþünü seslendirmiþti?
Ýçinden geçenleri mi dile getirmiþti?
Hayýr...
Ýstanbul sermayesinin (yani burjuva olamamýþ zenginlerin, paradan para kazanarak geçinen mutlu azýnlýðýn) gönlünde yatan aslaný deþifre etmiþti:
Ýkinci bir Gezi kalkýþmasý...
Birincisinin tadý damaklarýnda kalmýþtý. Doyamamýþlardý ayaklanmaya.
Erdoðan’dan ancak bu yolla, Gezi’yi tekrarlayarak ve bir hükümet darbesine dönüþtürerek kurtulabilirlerdi.
Ýkinci bir Gezi kalkýþmasý da ancak CHP’nin Meclis’ten çekilip, sokaðý harekete geçirecek siyasi bir dili temellük etmesiyle mümkündü. Kalkýþmanýn meþruiyeti de buna baðlýydý.
Hülasa, Selin Sayek Böke partisine emrivaki yapmýþtý.
Böylece, kimin adamý olduðunu açýk etmiþti.
Önceki gün yeni bir geliþme yaþandý:
Emrivakisini tutturamayan hanýmefendi, parti sözcülüðünü býraktýðýný (CHP’deki tüm görevlerden istifa etiðini) açýkladý.
Böylece, ileride yeni bir “küskünler hareketi”ne dönüþecek/dönüþmesini umduðu ayrýlýðýn fitilini ateþledi.
Bundan sonra Aydýn Doðan basýnýnda bol bol “Selin Sayek Böke güzellemesi” okuyacaksýnýz.
Kýlýçdaroðlu için Baykal’ý harcayanlar, Böke için Kýlýçdaroðlu’nu harcamaktan imtina etmeyecekler.
Burjuvazi de üzerine düþeni yapacak. Yani, kesenin aðzýný açacak... Demedi demeyin.
Böke’yi bir þartla destekleyecekler:
Baykal’ýn “ortak muhafazakâr aday fantazyasý” karþýlýk bulmazsa... Bulursa bu defter kapanabilir.
Her iki durumda da CHP iyice “seyirlik” hale gelecek.
Orhan Kemal’in deyiþiyle, “Þireli günler baþlýyor ki, ne baþlýyor!”