Bürokratlar aday olmalı mı?

Bugün kamu görevlilerinin istifası için son gündü. Basına yansıdığı kadarıyla çok sayıda bürokrat, akademisyen milletvekili olmak için görevlerinden istifa etmişler. 

Gayet doğal bir gelişme.

Şartları haiz olan her vatandaşın -bürokrat ya da değil- aday adayı olmak hakkıdır.

İstifa eder, gönlündeki partiye müracaat eder ve aday adayı olur.

Lakin aday olur mu ya da aday olursa seçilecek bir sıradan mı olur işte orası biraz karmaşık!

***

Parti içi demokrasinin yerleşik olduğu bir sistemde bürokratın aday olmasında siyaseten hiçbir sakınca yoktur.

Aksine birikimiyle katkı sunacağı için partisine sıradan politikacılardan daha faydalı olur.

Ama bir şartla, aday olduğu seçim bölgesindeki teşkilat üyelerinin -delegelerin değil üyelerin- tercihiyle adaylığı hak ederse.

Kendisine güvenen ve “Ben gidip seçim bölgesindeki parti üyelerinin desteğini alarak geleceğim” diyen bürokratın adaylığı bütün taraflar için kazanımdır, başarıdır.

Bileğinin hakkıyla geleceği için kendisinin başarısıdır. Takdir ve tebrik etmek gerekir.

Parti üyesinin tercihiyle aday olacağı için partiye kazanımdır. Çünkü parti üyesi kendi tercih ettiği adaya daha güçlü destek verecektir.

Bürokratik tecrübesiyle meclise gireceği için ülke için kazanımdır.

Böylesi aday adaylarını parti merkezleri teşvik etmeli ve onlara “Git seçim bölgesinde parti tabanının desteğini al gel” demelidir.

***

Yok, bürokrat parti içi demokrasiyi değil de parti merkezindeki bağlantılarına güvenerek tanınmadığı bilinmediği bir seçim bölgesinden aday gösterilirse bu da bütün taraflar için kayıptır, zarardır.

Kendisi için kayıptır çünkü seçim bölgesinde paraşütle indirilmiş aday gözüyle bakılacak, kendisi de seçmenle bütünleşmekte zorluk çekecektir.

Parti için zarardır, tercihi dikkate alınmadığı için parti üyesi kendinden beklenen katkıyı sağlamayacaktır.

Ülke için zarardır, seçmen tabanıyla teması olmayan siyasetçi ile halk arasında görünmeyen bir duvar oluşur.

Bu da vekilin temsil misyonunu olumsuz etkiler.

Partiler böylesi bürokratlara prim vermemelidir.

***

İyi de öyle bürokratlar vardır ki, parti tabanında tanınmaz, bilinmez siyasi tecrübesi yoktur ama partinin onun birikimine ve tecrübesine ihtiyacı vardır.

O zaman ne olacak?

O zaman iş parti merkezine düşüyor. O uzman şahıs aday olmayacak, aday yapılacak!

Parti onu hiçbir yarışa sokmadan aday gösterecek!

Ön seçim zorunlu bile olsa partilerin en az yüzde 5’lik bir kontenjan hakkı vardır. Parti merkezleri, seçmen nezdinde bilinmese de, parti içi demokrasi ile seçilemeyecek de olsa,  partinin ve ülkenin çıkarını düşünerek böylesi insanları kontenjan adayı yapar, yapmalıdır da.

Bu kadarı parti tabanında da tepki toplamaz.

Dolayısıyla ihtiyaç duyulan uzmanların kontenjan adayı olarak meclise sokulmasında partiler için de ülke için de büyük yarar vardır.

Ayrıca böylesi değerleri  seçmen karşısına çıkarak zor durumda bırakmamak  gerekir!

***

Aslında bu durumu göz önünde bulundurarak Birlik Vakfı olarak hazırladığımız ve meclis anayasa komisyonuna sunduğumuz anayasa taslağında bir de çözüm ürettik.

Taslağın 38. Maddesine şöyle bir fıkra ekledik:

“Türkiye büyük Millet Meclisi 500 milletvekilinden oluşur.

400 milletvekili daraltılmış bölge ve önseçim esaslarına göre genel oyla, 30 yaşından gün almış en az ilkokul mezunu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasından seçilir.

100 milletvekili ise ülke genelinde geçerli oyların yüzde birini aşan siyasi partilerin Yüksek Seçim Kuruluna verdikleri kontenjan liste sıralamasına göre aldıkları oy yüzdesiyle, 40 yaşından gün almış ve yüksek okul mezunu Türkiye vatandaşları arasından seçilir.”

Böylece hem baraj meselesine bir çözüm getirdik hem de ülkenin ihtiyacı olan bürokrat ve uzmanları seçmene muhtaç kılmadan ülkeye kazandırmayı hedefledik.

Aday adaylığı için istifa eden bürokratlara ‘hayırlı olsun’ parti merkezlerine ‘kolay gelsin’ diyorum.

Şimdi Türkiye’nin gözü kulağı geçici aday listelerinin yayınlanacağı 15 Nisan’da.

Bekliyoruz.