Plansýz uzayan Ankara günlerimde yolum sýk sýk Hacettepe Üniversitesi’ne düþüyor.
Saðlýk sektörüyle ilgili bir kýsmý can sýkýcý da olabilecek notlarým da birikti ama en az saðlýk kadar önemli bir baþka alanda da Hacettepe’de gerçekleþen önemli bir geliþmeyi aktarmak istiyorum.
Gazetecinin þansý diyelim, üniversite kampüsüne muayene için gittiðim gün, Rektör Prof. Dr. Murat Tuncer’in basýn toplantýsý vardý. Muayeneden çýkýnca haberim oldu.
Hacettepe Üniversitesi yeni bir anayasa taslaðý hazýrlamýþ ve onun tanýtýmý yapýlýyordu.
Sönmüþ de olsa halen mevcut olan Türkiye-Avrupa Birliði sürecinde, Brüksel cephesinin en büyük beklentisi sivil bir anayasa.
Brüksel þöyle dursun, her þeyden önce Türkiye insanýnýn darbe anayasasýný bir an önce gömmeye ihtiyacý var. Sivilleþme, demokratikleþme ve kritik sorunlarýn çözümü için olmazsa olmaz nokta bu. Toplantýdan sonraki kýsa sohbetimizde, Prof. Dr. Tuncer, açýkladýklarý anayasa taslaðý için, “Bu büstsüz, portresiz bir anayasa” diyor.
Halkýn seçeceði bir cumhurbaþkaný önerilirken, anadilde eðitim hakkýna dikkat çekiliyor.
Vicdani red hakkýnýn tanýndýðý anayasa taslaðýnda, Türkiye halký vurgusu da altý çizilen unsurlardan.
Siyasal partilerin kapatýlmasý “müessesesi”nin anayasadan çýkarýlmasý öneriliyor.
Memleketteki deðiþim için çorbaya herkesin katkýda bulunmasý önemli.
Hacettepe Üniversitesi de, bu çerçevede önemli bir katký sunmuþ oluyor.
Tam Gün Yasasý ve hasta haklarý
Ýþ baþa gelmeyince uzaktan davulun sesi de hoþ geliyor. “Tam gün yasasý” diye bilinen ve ne olduðunu üniversite hocalarýnýn gözlerindeki tedirginlikten anladýðým yasayý bir gazeteci olarak deðil, hasta penceresinden size bir de ben anlatayým.
20 yýldýr her saniye yanýmda gezen diyabet hastalýðýmýn, “brittle diyabet” türü olduðu ve insülin pompasý dahil farklý bir tedavi uygulanmasý gerektiði, Hacettepe Üniversitesi Endokrinoloji Bölümü hocalarýndan Prof. Tomris Erbaþ tarafýndan kýsa bir takibin ardýndan belli oldu.
Yýllýk iznime geldiðim gün görmemi etkileyecek þiddetteki bir þeker komasýna Hacettepe’nin Acil ve Dahiliye servislerinde üstünkörü müdahale edildi. Ancakiþinin uzmaný bir doktorun devreye girmesi süreci tam tersine çevirdi.
Tomris Hoca’nýn yýllardýr akademi ve hastane ortamýndaki tecrübesi, lafý uzatmadan farklý bir yolun izlenmesi gerektiðini ortaya çýkardý.
Prof. Dr. Erbaþ, tüm deneyimi ve birikimine karþýn reçete yazamýyor, hastanede hasta bakamýyor.
Ýyi de, 20 yýldýr, Ankara, Paris dahil pek çok kentteki çok sayýda doktor, bu tanýyý koyamamýþtý...
Taný bir yana, o profesör odama girene dek, görme yeteneðim azalmýþ ve acaba þeker nedeniyle görme yeteneðimi kayýp mý ediyorum kabusu yaþamýþtým. Þaka deðil, dünyam kararýyor sandým.
Hani, “olmaya devlet cihanda bir nefesçik sýhhat” idi? Hastanýn iyileþme hakký etkilenmiyor mu, bu sýnýrlamayla?