Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi konusunda, ‘Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Þartý’nýn da katkýlarýyla önemli adýmlar atýldý. Belediyeler, büyükþehirler ve il özel idareleri hakkýndaki yeni düzenlemeler sayesinde bir parça rahat hizmet imkaný buldu.
Ancak bu düzenlemeler bir baþlangýç niteliðindeydi ve hizmet yoðunluklu yeni dönemde ihtiyaçlara göre güncellenmesi gerekiyordu.
Zira yerel yönetimler, devletin vatandaþa uzanan eli olup bürokrasi ve hantallýðý asla hoþ göremeyecek yapýlardýr.
Kaldý ki halk, “bürokratik oligarþi”ye savaþ açan Sayýn Erdoðan’ýn sonuç odaklý tarzýný yerel yönetimlerden de beklemektedir. Oysa yerel yönetimler, bütün iyileþtirmelere raðmen hâlâ bu beklentiyi karþýlamaktan çok uzaktýr.
Merkezin tahakkümü sürüyor
Bütün zihniyet deðiþikliklerine raðmen Ankara’nýn, ipleri elinden býrakmama arzusu tamamen bitmiþ deðil.
Bütün bakanlýklarýn illerde izdüþümleri vardýr ve yetkilerin büyük kýsmý bu müdürlükler arasýnda paylaþýlmýþ durumdadýr.
Halka verdiði vaatleri yerine getirmek üzere koltuðuna oturan belediye baþkanýnýn karþýlaþtýðý manzara, bir zamanlar ANAP’ýn seçim ilaný olarak kullandýðý ‘koltuða baðlanmýþ baþkan’dan farklý olmuyor.
Her þeyin sorumlusu olan baþkan, daha þehri tam tanýyamadan görev süresi dolan memur zihniyetli yönetici ve bürokratlarýn yetkili olduðu bir ortamda hizmet etmeye çalýþýyor.
Yollarý belediye yapýyor ama trafiði yönetemiyor. Hastaneler, okullar belediyenin imkanlarýyla oluyor ama hizmet ilkeleri Ankara’dan belirleniyor.
Devlet dýþiþleri, savunma, adalet, sanayi gibi ana konular dýþýnda bütün Türkiye’yi Ankara’ya kilitleme sevdasýndan vazgeçerek yönetimi, þehirlerin yapýsýna göre þekillenen yerel modellere terk etmelidir.
Saðlýk, çevre, aile, spor hatta eðitim gibi konularda birbirlerine hiçbir bakýmdan benzemeyen illere ayný modeli dayatmanýn hiçbir mantýðý yoktur.
Merkezi yönetim, sadece kontrol ve koordinasyon ile ilgilenmelidir.
“Ama yetkileri kötüye kullananlar oluyor” diyenlere ben de diyorum ki devletin görevi de zaten yetkiyi kötüye kullananlarý engellemektir...
Ayrýca amaç istismar ise mevcut yetkiler de yeterlidir.
Hakkýnda soruþturma açýlan belediye sayýsýný þahsen ben bilmiyorum.
Hatta býrakýn yolsuzluk, usulsüzlük iddialarýný doðu ve güneydoðuda vergilerimizle alýnan kepçelerle tüneller açýlmýþ, hendek kazýlmýþ. Belediye araçlarýyla Kandil’den terörist taþýnmýþ.
Ayrýntýlarla yerel yönetimler uðraþýr, Ankara’nýn asýl görevi, daha çok polis ve askerimizi öldürmeleri için teröristlere sunulan belediye imkanlarýný engellemektir.
Yerinden güçlü yönetim þart...
Korkarým yerel yönetim reformunun kaldýðý yerden devam etmesinin önündeki yeni engel de paralel PKK’lýlar tarafýndan yönetilen bu belediyelerin sergilediði marifetler(!) olacaktýr.
Bu kýsýtlama, Kandil’deki PKK’nýn; Ýstanbul’dan Ýzmir ve Antalya’ya kadar bütün büyükþehirlerin yönetimini tahakkümü altýna almasý demektir.
Nüfusumuzun yüzde 80’ini oluþturan büyükþehir yöneticileri ile yapýlacak geniþ tabanlý istiþareler sonucunda yerel yönetimler gruplandýrýlýp, her biri için en ideal ve güçlü yönetim biçimi belirlenmelidir.
Güçlü ülke, devlet ile halkýn buluþtuðu güçlü yerel yönetimlerle mümkündür. Ve bu reform yeni anayasa çalýþmalarýnda mutlaka gerçekleþtirilmelidir.
Þu anda bazýlarýnýn, “Ama sen eyalet sistemini tarif ediyorsun” dediðini duyar gibiyim.
Benim böyle bir kastým yok. Ama ülkem için en uygun yöntem olduðunu düþündüðüm bu modelin adýna “Eyalet sistemi” deniyorsa o da umurumda deðil...