Bütün dünya Almanlar'a gülüyor…

Bu sözler Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e ait.

Putin ayrıca, Alman hükümetinin müttefiklerinin ürettikleri politikaların sonuçlarını göremeyecek kadar öngörüsüz olduklarını...

Dolayısıyla Almanya'nın, egemenliğine sahip çıkamadığını iddia etti...

Tam da bu yüzden Almanya'nın alay konusu olduğunu söylüyor Putin.

Almanya, dünyanın sayılı ekonomilerinden biri.

Fakat bugün, uluslararası sistemdeki gücü ciddi şekilde sorgulanıyor artık.

Özellikle Rusya-Ukrayna Savaşından itibaren yaşadığı büyük irtifa kaybı bu sorgulamayı artırdı.

Ve yine...

7 Ekim'den bu yana Alman hükümetinin tam bir vassal gibi davranması kanaatleri kesinleştirdi.

Öyle ki...

30 Kasım'da, Katar'ı ziyaret eden Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier'in yarım saat uçağın kapısında bekletilmesi bu kanaatin bir yansımasıydı belki de...

Elbette, Steinmeier'in, "İsrail ordusunun kendini savunduğu için kınanamayacağını" söylemesinin bunda bir etkisi vardır.

Ne var ki tarihi bilenler açısından, bu sözün dahi, Alman devlet geleneğinden bir sapmayı ifade ettiği hemen anlaşılır.

Alman devlet geleneğinden bahsederken...

Naziler dönemindeki "Toplama kampları metaforunu!" yeniden gündeme getirme niyetinde değiliz.

Yine hakikat peşindeki bütün ahlaklı insanlar açısından o dönemde "Yahudi" katliamının nasıl bir ekonomi oluşturduğu...

Oluşan ekonomiden kimler kazanç sağladığı ayandır.

Toplama kamplarının inşasından tutun da gaz odalarına malzeme teminine kadar...

Ticaret üzerinden sağlanan işbirliklerinin izlerini sürdüğünüzde çok ilginç networke ulaşılır.

Nazi Rejimine hizmet eden Yahudi finansörler ve fabrika sahipleri vaka-i adiyedendir yani.

Ama konumuz bu değil...

Meşhur bir laf vardır Almanya için...

Almanya'da iki devlet vardır, Biri Amerika'nın devleti diğeri Almanlar'ın.

Bu söz, İkinci Dünya Savaşı sonrası şekillenen Amerikan dünya sistemi içinde vassallaştırılmak istenen mağlup Almanya'nın ayakta kalmak için geliştirdiği denge stratejisini ifade ediyordu belki de.

Bugün, baktığımızda, Alman dengesinin iyiden iyiye kaybolduğu görüntüsü var.

Bir noktada efendi vassal denklemi iyiden iyiye oturmuş gibi görünüyor.

Almanya eski Sosyal Demokrat Parti eski başkanı Oskar Lafontaine, Almanya'nın Rusya politikalarını değerlendirdiği makalesinden bakın ne diyor:

"Alman hükümeti kendi çıkarlarını gözetmeden ABD'nin Rusya'ya yönelik yaptırım politikasına itaatkâr şekilde uydu."

Lafontaine, bunları İsviçre'nin etkili dergilerinden Weltwoche'de Ekim ayında yazdığı "Almanya'nın esas ortağı Rusya, Amerika değil." başlıklı makalede dile getiriyor.

Bütün dünya Filistin gündemiyle donduğu için makale pek tartışılmadı...

Ama İsrail'i destekleme konusunda da ABD'nin ayak izlerini sektirmeden takip eden bir Almanya var karşımızda.

Lafontaine makalesinde Alman hükümetini "akılsızlıkla" suçluyor.

Gerçekten de son yıllarda oluşan denklem eski siyasetçiyi haklı çıkaracak nitelikte...

Söz gelimi...

ABD, Nord Stream gaz boru hattını havaya uçurdu...

Almanya bugün 4 ila 8 kat daha pahalı gaz alıyor.

Yüksek enerji fiyatları Almanya'nın birçok sektörde rekabet gücünü kaybettiriyor.

ABD'nin zoruyla uyguladığı yaptırımlar büyük enflasyona sebep oluyor.

Tabi bütün bunlar, o meşhur sanayinin dönüşümünün önünü de tıkıyor.

Amerika ile ilişkilerin böyle bir maliyet çıkarmasına rağmen Alman siyaseti buna niçin tedbir almıyor?

Yoksa alamıyorlar mı?

Putin'in bahsettiği öngörüsüzlüğün sebebi ne?

Lafontaine makalesinde bu sorunun cevabını veriyor:

"ABD'nin Alman siyasetindeki kuklaları o kadar itaatkâr ki, sendikaların alarm çığlıklarına rağmen, Alman sanayisinin düşüş eğilimini durdurma istekleri yok."

Evet...

Almanya bugün korkunç bir girdaba düşmüş durumda.

Bu girdaba rağmen, ABD ile ilişkileri vassallık üzerinden sürdürmekte ısrar etmesi bir şeylerin sonunun geldiğini göstermiyor mu?