Bütün sorun batılılaşma değil batıcılaşma

Batının önerdiği, uyguladığı toplumsal sorunlara yönelik çözümler bize hiçbir zaman uymamıştır. Her şeyden önce biz Batılılaşmayla Batıcılaşmayı birbirine karıştırdık. Batılılaşmanın kökeni sanayileşmeye dayanırken Batıcılaşma kılık kıyafete yani biçime dayalıdır öze değil. Dahası Batının, Doğuya yönelik iyi niyetli bir yaklaşımı olmadığından, bizim batıcılaşma çabalarımızı desteklemiş ama Batılılaşma yani sanayileşme isteklerimizi, bizim aç gözlü tayfamızı devşirerek ve de onlar yoluyla montaj sanayiini bize gerçek sanayileşme olarak allayıp pullayıp yutturarak yıllarca yerimizde saymamıza neden olmuştur. Batının tek isteği Doğu karşısında elde ettiği üstünlüğü pekiştirmektir.

Anadolu Türk toplumu, Doğu-Batı çatışmasının en yoğun yaşandığı bin yıllık süreçte bu çatışmaya taraf olmuş, kimliğini de bu çatışma içinde gösterdiği olağanüstü çaba sonucu elde etmiştir. Osmanlılık Batı’ya karşı direncin ve de bir dönem Batı’yı dize getirmenin simgesidir. Osmanlı’nın temsil ettiği Batı saldırganlığına karşı Doğu halklarının savunuculuğu  ve koruyuculuğu Osmanlı siyaset sahnesinden çekildikten sonra devam edememiştir. Cumhuriyet böyle bir göreve ne hazırdır ne de istekli.

***

Batıcılaşmaya gelince, bu yapay girişimler sorunlarımıza çözüm olmadığı gibi toplumumuza yeni bir kimlik de kazandırmamıştır. Günümüzde Osmanlı’nın bıraktığı siyasi boşlukta, Doğu savunuculuğu ve koruyuculuğu siyasetinin canlılığı, Anadolu Müslüman Türk toplumu içinde onun yaşantısı ve toplumsal özellikleriyle sürmektedir.

Bakınız, toplumlar yeni siyasal serüvenlere atılsalar dahi kendi varlıklarını tehlikeye atmamak için tepeden inmeci gelişmeleri çok uzun süre denemeden, kimliklerini onlara kazandıran temel niteliklerden vazgeçmezler. İşte Doğu-Batı çatışması içinde, karşılıklı ilişkilere rağmen taraflar temel çıkarlarını bir köşeye koymamıştır. Bizim Batı sorunu dediğimiz, Batı için Doğu sorunu olarak tanımlanmaktadır hala. Irak işgali, sür-git, her türlü kaltabanlığına karşın İsrail’i sorgusuz sualsiz destekleme siyaseti bunun somut göstergeleridir.

Türkler, Doğu-Batı çatışmasının yaratıcısı değildir elbet. Ama bu çatışma içinde yer alarak kendi kimlik özelliklerini kazandıkları gibi tarih içinde de çok etkili olmuşlardır. Bunu gerek Selçuklu gerekse de Osmanlı sancakları altında görmek mümkündür. Anadolu’nun Doğu-Batı çatışması içinde yer alması, Osmanlılıkla bu ilişkileri hem düzenleyen hem de denetleyen bir merkeze dönüşmesi Batı için, Doğu Sorununun Türk Sorununa dönüşmesine neden olmuştur. İstanbul’un fethi sonrasında Batının nasıl da bir açmaza düştüğü, tarifsiz kederler içinde bunaldığı Anadolu Türklerinin Doğu-Batı ilişkilerinde dizginleri ele geçirdiğinin de somut bir göstergesidir.

Bugünkü Türk toplumunun yapısını incelemeye gelince, bunun için Orta Asya Türk toplumlarına falan gitmeye gerek yok. Türk-Ermeni ve Türk-Kürt ilişkilerini, duygu değil gerçek tarih çerçevesinde ve mantıklı bir biçimde masaya yatırmak şarttır ama...