Büyük acýlara katlanýlýr da; ‘sosyal intihar' mesabesindeki utançlara, hayýr!

Son yýllarca Türkiye'nin teknoloji alanýnda aldýðý mesafelerin, Ýslamî dünya görüþüne baðlý kadrolar eliyle gerçekleþtirilmesinden, içerdeki bazý -mâlûm- çevrelerin rahatsýzlýk duyduklarý bilinmiyor deðil..

Onlar da biliyor ki, -belki kýyýda köþede kalmýþ, sesi duyulmamýþ, istisnaî bazý vak'alar ise ayrý, ama- ülkede bir açlýk yok iken, dikkatleri bu geliþmelerden baþka yönlere çekmek için ülkede bir açlýk varmýþ gibi göstermeye çalýþýyorlar.. Halbuki bugün karþýlaþýlan asýl mesele, 'Niçin ben de filanlar kadar filanlar kadar yiyemiyorum- giyemiyorum, niye ben onlar kadar zengin deðilim..' þeklindeki açgözlülüktür.

Yani, bugün ülkede bir açlýk ve kýtlýk yok, dünya nimetlerinin âdilâne þekilde daðýtýlmasý demek olan 'qýst' anlayýþý ve kanaatkârlýk ve þükretmekten uzak düþüþ söz konusu.. Bu da sadece beþerî kanunlarla ve materyalist anlayýþlarla saðlanabilecek bir þey deðildir. En zengin ülkeler bile bunun çaresini bulamamýþlardýr.

*

Ve dahasý, Türkiye bugün, 'yýllýk ulusal gelir'ine nispetle ülke dýþý yardýmlar konusunda 'dünya birincisi bir ülke..' Suriye'de, Kuzey Irak'ta, Afrika ülkelerinde, Arakan'da, Yemen'de ve þimdilerde de Afganistan'a yapýlan yardýmlar konusunda da öncü..

Bu konuda dünya kadar sosyal yardým kuruluþlarýmýz, teþekküllerimiz, cemaatlerimiz var. Bunlarýn baþýnda, ÝHH geliyor..

*

ÝHH'nýn evvelki gün 4 elemaný Bursa'da yapýlacak bir programa katýlmak üzere Ýstanbul'dan Bursa'ya giderken, Orhangazi ilçesine yakýn bir yerde meydana gelen fecî bir trafik kazasýnda, yaþ ortalamasý itibariyle 30 yaþýn altýnda olan bu gençler dünya hayatýna vedâ ettiler.

Bu gençlerin her birisinin, yüksek teknoloji alanýnda oldukça etkili, faal elemanlar olduklarý anlaþýldý. Ve bu gençlerden birisinin de, Müslüman gençliðin ülkeye neler kazandýrabileceðinin en çarpýcý isimlerinden birisi olan Selçuk Bayraktar'ýn en büyük yardýmcýlarýndan bir mühendis olduðu açýklandý.

Onlarýn hizmetlerinden mahrum kalmýþ olmanýn üzüntüsüdür, acýmýzý daha bir katmerleþtiren..

Ve dün, Ýstanbul- Fatih'te, Fatih Camii'nde binlerce genç insan, bu arkadaþlarýný, aðabeylerini ebediyet yolculuðuna uðurladýlar..

Cenaze namazýnda Ýçiþleri Bakaný Süleyman Soylu bey de kýsa ve güzel bir tezkiye konuþmasý yaptý ve 'Bu dâvanýn acýlar çekmek, kurbanlar vermek pahasýna da olsa, bizi yolumuzdan döndüremeyeceðini, bizim Allah katýnda vazifeli bir ülke ve halk olduðumuz inancýmýzý unutmamak gerektiðini' hatýrlattý, özet olarak..

*

Cenazeler gönderildikten sonra, 'ÝHH'nýn merkezinde bir grup arkadaþ sohbet ediyor, birlikte gidelim' denildi, gittik.. Orada 15 kadar insanýn bir arada sohbet ettikleri bir odaya aldýlar. Süleyman Soylu ile m.vekili Hasan Turan ve ÝHH'nýn sembol ismi Bülend Yýldýrým olmak üzere diðer isimler, Ýzmir- 9 Eylûl Üni. Hukuk Fakültesi Dekaný Prof. Refik Korkusuz hoca ve diðerleri.. Bir saate yakýn bir sohbet..

Elbette önce bu 4 genç arkadaþýmýzýn geçirdiði kâza üzerine muhtemel etkenler üzerinde duruldu. Anlaþýldýðýna göre, bu kazâ uykusuzluktan meydana gelmiþ gibi gözüküyordu.

Ama, acaba baþka etkenler de yok muydu?

Halihazýrda veya ileride tehlike teþkil edeceði tahmin olunan ve 'düþman beyinler' olarak iþaretlenen kimselerin bertaraf edilmesi ihtimali bu kazâ konusunda da göze alýnmalý deðil mi?

Nitekim, ülkemizin en hassas konulardaki önemli yüksek teknoloji kurumlarýndan olan Aselsan mühendislerinden 5-6'sýnýn bu zamana kadar kazâ süs verilerek öldürüldüðüne dair iddialar henüz de açýklýða kavuþturulamadý.

'Kazâ' görünümlü bertaraf etme çabalarýnýn ve de suikastlerin benzerinin Pakistan ve Ýran'daki nükleer bilim adamlarýna yönelik olarak son 8-10 yýldýr nasýl sahnelendiði, hele de geçen sene Muhsin Fahrizâde isimli nükleer bilim adamýnýn, Siyonist Ýsrail rejiminin uzun vâdeli bir çalýþmasýyla, hem de Tahran'ýn içinde nasýl katledildiði hatýrlanmalýdýr.

Þimdilerde, Amerikan gazetelerinde o suikastte, 'Sun'î (yapay) zekâ destekli' uzaktan kumandalý ölüm makinelerinin devreye sokulduðuna dair yazýlar yayýnlanmaktadýr. Elbette bu iddialarýn, propaganda ve karþý konulmaz bir güç olduðu havasý oluþturmak için yazýldýðý da göz önünde bulundurulmalýdýr, ama, gerçek olamaz da deðildir.

*

Elbette, takdir-i ilahî' tedbir ile bozulmaz, ama, bizim vazifemiz ve þiarýmýz, ancak ve ancak, aklen ve þer'an alýnmasý gereken tedbirlere tevessül ettikten sonra, gerisinin hakkýmýzda hayýrlý olmasý niyazýyla Allah'a tevekkül etmektir.

*

**

Bir diðer konuya da kýsaca deðinelim..

'Sosyal intihar' mesâbesindeki utançlara tahammül nasýl olacak?

Son günlerde ülke çapýnda hemen herkesi rahatsýz eden- etmesi gereken, üç yaþýnda bir kýz çocuðunun ölmesi , öldürülmesi veya ölüme terkedilmesi faciasýnýn medyada ele alýnýþý, muhabirlerin daha çarpýcý ifadeler kullanma yarýþlarý neticesinde, müstekrehliðin ötesinde sosyal bir çöküþü, izmihlali çaðrýþtýrýyor.. Bu konudaki yayýnlarýn fren tanýmazlýðý, genç-yaþlý, kadýn -erkek, bütün zihinleri ifsâd ediyor; herkesin diline düþen konular yaklaþan bir 'sosyal intihar'ý haber veriyor.

'Tevbe' ederken bile, iþlenen günahlarýn teferruatýyla tekrar anlatýlmasýndan kaçýnýlmasý tavsiye olunmuþtur, Ýslâm büyüklerince .

Bizdeki medya ise, kalplerinde fesat olanlarýn suç ve günah iþlemek þeklindeki þeytanî zekâsýný geliþtirmeye hizmet ediyor..

Buna bir çare mutlaka bulunmalý..

*