Büyük Doğu coğrafyasında ruh ve fikir birlikteliği

Müslüman Anadolu’yu işgal teşebbüsünün püskürtülmesinin ardından temel meseleyi konuşmanın zamanı gelmiştir. Hatırlarsanız, “Başkanlık sistemi” üzerinden yazdığım yazılarda da meselenin esasına değinmeye çalışmıştım.

Şanlı 15 Temuz zaferini duygusal bir enerji patlaması olmaktan öteye taşımak için meydanlardaki insanımızın ifade edemeyip hissiyat halinde ortaya koyduğu mânânın bilince, şuura indirilip formülleştirmesi gerekiyor. Formülleştirilip kalıba dökülmeyen enerji, devamlılığını sağlayamayacaktır.

Ölüm-kalım günü geldiğinde insanımızı eyleme geçiren o ruhun ne olduğu üzerinde düşünüp ruh ve fikir birlikteliğini sağlamalıyız.

Bu bizi ister istemez tarihe götürecektir.

Milattan sonra 2016 yılında hiçbir toplum coğrafyasına gökten ışınlanmadığına göre, tarih zorunluluktur! Tarihi derinliği olmayan hiçbir hareketin inandırıcılığı olamaz. Tarih, kökler demektir. Köklerimizi yüzyıllar boyunca Müslüman Anadolu’yu oluşturan İslâmî ruha dayayarak ümmetin varlığı ve birliğini hedefine yükselen bir medeniyet vizyonuna ulaşmalıyız.

Geleneğimizin tecrübesi ve hafızasıyla gelecek vizyonu arasında karşımıza çıkan problemleri tasnif edip yorumlamak hareket planımızı doğuracaktır.

Hiç tecrübemiz yokmuşçasına dışarılara bu anlamda bakmaya gerek yoktur. Eğer Şii tarih okumasından etkilenerek İslâm tarihini “Emevî İslâm’ı” diyerek tahkir eden bir bakışa sahip değilsek, tarihimizi iyisiyle kötüsüyle bir ümmet tecrübesi ve muazzam bir zenginlik olduğunu göreceğiz.

 Merkezî mevzi anlayışı olmayan “Evrensel İslâm” anlayışları stratejik zeminden yoksundur. Biz, coğrafyamıza, Müslüman kavimleri Anadolu merkezli olarak cem eden Büyük Doğu coğrafyası olarak bakıyoruz.

Netliğimizi verelim; bu dünya ve ümmet vizyonunun Anadolu merkezli olarak ortaya konulmuş biçimi, İbda hareketiyle açımlanarak devam ede gelen Büyük Doğu vizyonudur.

Adaletsizliklerle dolu dünya, vasat ümmet olan Ümmet-i Muhammed’e ihtiyaç duymaktadır. Ümmetin de güçlü bir medeniyet anlayışıyla stratejik merkeze ihtiyacı vardır. Bu merkez Anadolu’dur.

Ümmetin maslahatı için;

Güçlü bir Anadolu için, Anadolu’nun ruh köküne yabancı olmayacak,

İslâm topluluklarının medeniyet ve kültür birikimlerini yok saymayacak,

Bir dünya vizyonunun ortak kavramları etrafında anlaşabilecek,

Aynı dünya vizyonunun şemsiyesi altında devamlılık ve hafıza fikrine sahip,

 İnsanlığa sunacağı berrak ve net bir gayesi olan,

Bir fikir ağına muhtacız.

Unutmayalım ki, gayesi net olan, gayesine doğru yürürken kendisine gerekli olan malzemeyi nerede olsa tanıyabilir.

Geçmiş fikri olmayanın geleceği, ideali olmayanın kimliği yoktur!

Meselenin, İslâm’ın yüce adı ve kavramları dile dolamakta bitmediği, ümmet hedefli bir duruş, bir dünya görüşü ve idealine net bir şekilde sahip olunmadığından ne hallere düşüleceği 15 Temmuz gecesi FETÖ üzerinden görüldü!