'Büyük Ýsrail' ve Kürdistan

Ortadoðu coðrafyasýnda Kürtler’in, eþit vatandaþ olarak katýldýklarý, son yýllardaki demokratikleþme süreciyle de kültürel haklarýný garanti aldýklarý güçlü bir devletleri vardýr, o da Türkiye Cumhuriyeti’dir. Saddam’ýn Irak’ý veEsed’in Suriyesi’nde belirli bir bölgede yaþamaya mahkûm edilen, hatta, vatandaþlýk haklarý bile bulunmayan Kürt halkýnýn yaþadýklarý ile Anadolu coðrafyasýnýn Kürtler’i arasýnda karþýlaþtýrma yapmak bu görüþü güçlendirmeye yeterlidir.

Emperyalizmin Ortadoðu’daki silahlý piyonuolarak kendini gösteren PKK’nýn bile, gücü, kadim coðrafyanýn bilge halklarý arasýna nifak sokmaya yetmemiþ, 40 yýllýk kanlý bir serüveni bu ülkenin bütün insanlarý, “emperyalist dýþ saldýrý” olarak deðerlendirmiþtir.

Yinon Planý ve Kürdistan öyküsü

Emperyalizm, Ortadoðu’nun, “büyük ve emperyal Ýsrail þemsiyesi” altýnda yeniden þekillendirilmesi planýný, 1980’lerin baþýnda devreye soktu, ilk adým, 22 Eylül 1980’de baþlayýp sekiz yýl süren Ýran-Irak savaþýydý. Bu savaþta emperyalist güçler, iki Müslüman devlete tavþana kaç-tazýya tut stratejisi uygulayarak askeri, ekonomik ve sosyal yýkýmlarýnýn yolunu açtýlar, devamý Körfez Savaþlarý ve Irak’ýn 2003 yýlýndaki iþgalidir.

Oded Yinontarafýndan 1982 yýlýnda yazýlmýþ ve bölgedeki Arap devletleri baþta, tüm Müslüman ülkelerin parçalanmasýný öngören “Yinon Planý” tam bu sýrada devreye girdi, PKK ilk eylemini de 1983 yýlýnda gerçekleþtirdi.

Plan basit fakat bir o kadar kanlýdýr: Irak-Suriye-Lübnan coðrafyasý, zamanla Ýsrail’in kontrolüne girecek küçük devletlere bölünecek, öncelikle Irak, Kürd-Sünni-Þii eksenli üç devletle yok edilecek, devamýnda da Türkiye-Ýran-Pakistan hattý parçalanacak...

Bu plan, her ne kadar 'Büyük Ýsrail'in kurulmasý gibi gözükse de aslýnda, Amerikan dýþ politikasýnýn bölgeye dönük ana ekseninin zeminini oluþturuyor.

Ýsrail desteðinde kurulacak Kürdistan bu planýn çýkýþ noktasýdýr, yalnýz Irak’ý deðil, Türkiye, Suriye ve Ýran’ý etkileyecek anahtar niteliðindedir.

Yinon Planý, Irak ve Suriye’de baþarýlý olmuþ görünüyor, artýk bu devletlerin üniter yapýsýný korumakta hayli zorlanacaðýz. Plan, Sudan, Yemen ve Libya’da zafere doðru yürüyor, açýk söyleyelim, Ortadoðu bir domino etkisi ile karþýlaþmýþ durumda, parçalanan her ülke, bir baþkasý için yeni cephenin açýlmasý yönünde rota oluþturuyor.

Almanya siyonist bir devlettir

Aslýnda, 19’uncu yüzyýlda Ýngiltere tarafýndan planlanan, bugün de Anglo-Amerikan ittifaký tarafýndan hedefine götürülen bir planýn devamýný yaþýyoruz ama Türkiye’ye karþý “kullanýlan” ülkenin Almanya olmasý dikkat çekici. Almanya, baðýmsýz bir devlet deðildir, her ne kadar, 2’nci Dünya Savaþý sonrasýnda Sovyetler tarafýndan iþgal edilmiþ bölümü, mevcut, Ýngiliz-ABD-Fransýz iþgal bölgesine katýlmýþsa da, esas olarak, siyonizmin ana eksen devleti kimliði taþýmaktadýr. Nazilerin Yahudilere yaptýklarýnýn bedeli, Alman ulusu ve devletinin siyonizmin tam kontrolüne girmesiyle sonuçlandý, bu nedenle, Almanya’dan gelen bütün açýklamalarýn ana adresi, Ýsrail’dir.

Pekiyi, neden rahatsýzlar?..

Putin ve Erdoðan zinciri kýrdý

Ýran, kadim bir devlet olmasýna raðmen, Yinon Planý’nýn devreye sokulmasýndan azami kazanç elde etmek için yaptýklarýyla, Müslüman coðrafyaya ihanet düzeyinde kötülük yaptý. Tahran’ýn ana stratejisi, siyonist plan doðrultusunda daðýtýlan Sünni coðrafyadan önemli bir parçayý kendine almaktý, gerçekle, ABD-Rusya’nýn ayný coðrafyaya müdahalesiyle karþýlaþtý, 80 milyar dolardan fazla harcama ve binlerce cenazeye karþýn, eline hiçbir þey geçmeyeceðini anlamýþ durumda, artýk, Türkiye’den baþka güvenebileceði hiçbir güç kalmadý.

Buna karþýlýk, Yinon Planý’na, iki farklý cepheden, iki lider büyük darbe indirdi: 1- Putin, Baas’a askeri destek vererek, Suriye’nin parçalanma sürecinin yavaþlattý, geliþmeleri kontrol altýna aldý, 2- Erdoðan, ÖSO’ya destek vererek cephede dengenin saðlanmasýna yol açtý, parçalanmayý durma noktasýna getirdi.

Þu anda, Irak-Suriye’nin parçalanmasý için varýný-yoðunu ortaya koyan tek güç, ortadadýr: Amerikan Birleþik Devletleri...

Ýsrail’in, Barzani’nin baðýmsýzlýk referandumunu resmen desteklemesi ise planý açýkça ortaya koymaktadýr.(Bahçeli’nin bu konudaki refleksi “planý” iyi okuduðunu gösteriyor, Kýlýçdaroðlu, “referandum haklarýdýr” dediyse, pes be birader!)

15 Temmuz baþarýlý olsaydý, Putin bu coðrafyada yalnýz kalacaktý, bu nedenle, o süreçte açýkça Türkiye’nin yanýnda yer aldý, darbeden bir hafta sonra daErdoðan’la, St. Petersburg’da buluþarak yumuþamanýn yolunu açtý.

Erdoðan-Putin mutabakatý Ortadoðu açýsýndan hayati önemdedir.

Ýþin özeti budur...