Büyük lutuf: 15 Temmuz

Allah Celle Celâluhû’nun lutfuyla Müslüman Anadolu halkının destan yazdığı 15 Temmuz’un 3. sene-i devriyesi. 

Topa tüfeğe karşı tekbir ve salâlarla vatanın tekrar kurtarıldığı gece… 

Mânânın maddeye galebe çaldığı gece… 

Peki bu geçen 3 yılda ne oldu? 

Bu sorunun cevabı üzerine müşâhede ettiklerimi bugün yazacaktım lâkin bu mübarek günde menfîlikleri yazmak istemedim. İnşaallah Çarşamba gününe… 

Yaşadığımız menfîlikler karşısında umutsuzluğa ve yılgınlığa düşmek bizlere yakışmaz. 

O gece, günahlarımıza ve isyanlarımıza rağmen Allah Azze ve Celle bizimleydi, her an bizimle olduğu gibi. Ve yardımını apaçık gönderdi. Sonsuz hamd-ü senalar olsun… 

Evet, menfilikleri, eksikliklerimizi, hatalarımızı konuşacağız ama umutsuzluğa, yılgınlığa düşmek için değil. O’nun rızasına uygun hayatı yaşamak için konuşacağız; insanca yaşamak için… 

O gece insanımız kanıyla canıyla bir destan yazdı. 

Yalnız, kan ve canla yazılan destan henüz hak ettiği şekilde mısralara dökülmediğinden, 1975 senesinde Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu tarafından yazılan “Aydınlık Savaşçıları -Moro Destanı-“ adlı eserinden kısa bir iktibasla bugün şehidlerimizi, halkımızın işgalciyi püskürtmesini selâmlayacağım. “Merhûm Mirzabeyoğlu 40 yıl önceden 15 Temmuz’un yazmış” dedirten işte o mısralar: 

“-dökülen kanı kardeşimin 

...ahmak tebessüm 

işi var fahişe yüzlü devlerin 

-birleşmiş milletler toplantıları 

silahsızlanma konferansları 

ve anlatmak barış masalları- 

cücelerse kuyrukçusu devlerin. 

 

sandılar yalnızlığımız 

suskunluğumuz olacak 

suskunluğumuzun bahanesi olacak 

yalnızlık. 

sandılar sesi soluğu çıkmaz 

kolu kanadı kırık insanımın. 

 

bilemediler dağın, taşın 

açan tomurcuk, uçan kuşun 

ak öfke kesileceğini... 

 

bilemediler her inançlı 

bir kıvılcım taşır 

böyle günlere... 

 

bilemediler yalnız "mutlak hakim"e 

bağlılığımızı 

-yalnız ona kul ona eğileceğimizi- 

bilemediler oy 

kadın, ihtiyar 

genç, çocuk 

her can bir siper olup 

burç burç 

direneceğimizi!.. 

 

uşaklık eskimedi eskimesine 

kölelik eskimedi eskimesine 

"aşkta", "bağlılıkta", "yiğitlikte"... 

 

sürüyor; sürecek zaman sahnesinde 

iyi ve kötünün başlayan savaşı 

ve zafer mutlak iyinin 

bu dünya ve ötesinde. 

… 

ey karaya bulanmış çağ 

ey marcoslar doğuran çağ 

palet yürekli yaratıkların 

artık çiğneyemeyecek 

insan onurumuzu 

 

çiğneyemeyecek 

yabancı adam 

toprağımızı 

çiğneyemeyecek yabancılaşmış adam... 

 

ey karaya bulanmış çağ 

ey marcoslar doğuran çağ 

-insanı gerçeğe yaban kılınmış- 

tutuşturduk 

buradan da 

meş'alemizi 

yüzün ağartmaya geldik. 

… 

bu ses 

çağa vurulmuş mührü taşıyan 

bin tufan yaşamış 

bin engel aşanların 

bu ses 

-insanı kobay- dünyaya 

kafa tutuş 

hesap soruşun 

bu ses o mana: 

inançtan işlemez kurşun.”