Bugünlerde mâlum virüs salgýný vesilesiyle, gerçekten de tam bir çöplüðe dönüþen ‘sosyal medya’ mesajlarý, cep telefonlarýmýza akýn ediyor; ahlâkî ölçülere de riayet olunmaksýzýn istihzalar ve hattâ beddualar dile getiriliyor. Hattâ sevmedikleri kiþi veya toplumlar için ‘Ohh olsun!’ diyenler bile görülüyor. Kalbler katýlaþmýþ..
Halbuki aklý baþýnda, saðlýklý düþünen bir insan, hele de sel, yangýn, deprem, hastalýk vs. gibi tabiî âfet ve musibetlerle zayýf düþen ‘düþman’ tarafa, fýrsattan istifadeyle tekme vurmaya deðil, yardýma koþar. Bir kiþi veya toplum, ancak güçlü düþmanýný maðlub ettiðinde güç gösterisi yapabilir. Ve, kaldý ki, bu âfet karþýsýnda dünyanýn en zengin ve güçlü sayýlan ülkelerinin bile güçsüzlüðü ortada..
Nitekim, 8 bin kayýp veren Çin ve 3600 kayýp veren Ýran’dan sonra; Ýtalya’da 15 bini, Ýspanya’da 13 bini, Amerika’da 5 bini, Fransa’da 4 bini, Ýngiltere 3 bini, Belçika 1 500’ü, Almanya 1000’i geçmiþ bulunuyor kayýplar.. Bu ülkelerin saðlýk sistemleri çöktü.. Hastahanelerde yer yok, insanlar sokaklarda can veriyor veya açýk alanlarda yerlerde yatýyorlar.
*’MESÝH VE MEHDÝ BEKLENTÝSÝ’ ÝÇÝN MÜSAÝD BÝR ZEMÝN..
Böylesine iç karartan tablo karþýsýnda.. Bir de bazý inanç sistemleri adýna Mesih veya Mehdi bekleyiþinde olanlarýn açýklamalarý, ‘sosyal medya’da daha güçlü arz-ý endâm ediyor..
Sionist Ýsrail rejiminin Saðlýk Bakaný, ‘Bu salgýnýn dünyada meydana getirdiði derin sarsýntýnýn Mesîh’in zuhûr etmesiyle sükûnet bulacaðýný’ iddia etti.
Hristiyanlýkta ise, son yüzyýlda güçlenen -özellikle Amerika’daki- ‘Evanjelik’ Hristiyanlar zâten, yahudilerden pek farklý noktada sayýlmazlar. Diðer Hristiyan mezhebleri ise; bizzat Hz. Ýsâ’nýn Mesih olduðuna ve dünyaya yeniden gelip dünyayý kurtaracaðýna inanýyorlar.
Hz. Îsâ’nýn, Kýyâmet’e yakýn zamanda dünyaya döneceðine dair pek çok ve ’tevatür’ halinde ‘rivayet’ler Ýslâmî kaynaklarda da vardýr.
Bizde bir de ‘Mehdi inancý’ söz konusu edilir asýrlardýr.. Ki, ‘sosyal medya’ aracýlýðýyla ‘avanak avcýlýðý’na çýkan bir takým ‘kurnaz’ kiþi veya çevreler de bu gibi sisli havalardan istifade etmeye çalýþýrlar.
Gerçi, doðrudur ki, bütün inanç sistemler ve ideolojiler de insaný bedbinliðin/ karamsarlýðýn kuyusuna deðil; parlak yarýnlar söyleminin nikbinliðine, iyimserliðine yöneltmeye çalýþýrlar. Çünkü insanlar, -hattâ, en tehlikeli zamanda bile- kurtulabileceði veya bir kurtarýcý’nýn eriþeceði ümidine yönelir, ona tutunmaya çalýþýr. Bu umut ve beklenti, kiþi veya toplumlara iç huzuru ve manevî direnme gücü verir.
Bu yaklaþým içinde..
‘Hüdâ, Hâdi, Mehdi’ terimlerine eðilmekte fayda var. Hüdâ ve Hâdi, ‘hidâyet eden’, ‘doðru istikamete yönelten’ mânâsýnda olup, daha ziyade, Allah’u Tealâ için kullanýlýr.
Mehdi ise, ‘hidâyet olunan’dýr.
Bir bakýma bütün yaratýlmýþlar, ‘mehdi’dirler; hükm-i ezelî ile..
Kur’an’da ‘Mehdi’ye açýk bir iþaret yoktur. Bazý âyetlerin yorumlarýndan çýkarýlýr Mehdi inancý..
Þiî ve Sünnî Müslümanlar bu konuda deðil de, þahýsta farklýlaþýrlar.
Þöyle ki, Müslüman tarihi boyunca Sünnî Müslümanlar her dar zamanda ‘Mehdi’ beklemiþler veya bulduklarýný sanmýþlardýr. Bugün de deðiþik coðrafyalarda Mehdi olarak gösterilen birçok kiþiler vardýr.
Þiî Müslümanlar ise, sadece 12 Ýmâm’dan sonuncusunu Mehdi bilirler ve 1200 küsur yýldýr hayatta olduðuna ve þartlar oluþtuðu zaman zuhûr edeceðine inanýrlar.
Bu konu, inanca taallûk eden bir konu olduðundan tartýþma dýþýdýr.
Bir Müslüman ise, bu konuda þöyle demiþtir: ‘Mehdi, zuhûr eder- etmez veya ne zaman; bilmiyorum. Ama, her durumda, benim bir Müslüman olarak sorumluluðumda bir artma veya eksilme olmaz.’