Büyük Ortadoðu iç savaþýna doðru

Suriye’de Türkiye’nin hiç istemediði senaryolar birer birer gerçeðe dönüþüyor: Olaylar baþladýðýnda Türkiye’nin Suriye’de yalnýz kalmamasý gerektiðini, Suriye’nin bölgesel bir gücün halledebileceði bir sorun olmanýn çok ötesinde olduðunu hatýrlatmýþtýk. Yine olaylarýn baþýndan beri Beþar Esad’ýn meþruiyetini kaybettiðini, ancak gidiþinin tahmin edildiði kadar kýsa sürmeyebileceðini de ifade etmiþtik.

Ne yazýk ki uluslararasý toplumun ilgisizliði sonucunda Suriye’de ölü sayýsý 80 bini buldu ve yukarýdaki korkularýmýz gerçek oldu. Batý, hâlâ Suriye’yi, müdahale etmek için fazla pahalý ve fazla tehlikeli buluyor. Baþka bir deyiþle geçen yýl bu sütunda tahmin ettiðimiz üzere Türkiye, Suriye’de yalnýz kaldý.

Diðer taraftan Rusya, Ýran ve Lübnan Hizbullahý Þam Rejimini ayakta tutmakta kararlýlýðýný bugüne kadar sürdürdü. Hatta son günlerde gelen haberlere bakýlýrsa Rusya, Esad’ý aðýr silahlarla ve teçhizatla donatmaya daha bir aðýrlýk verdi. Hizbullah ise eskiden gizli gizli verdiði desteðini daha açýk bir hale getirdi. Artýk çatýþmalarda silahlý Hizbullah militanlarýný Esad askerleri yanýnda daha sýk görebiliyoruz.

Öte yandan Suriye muhalefeti de tehlikeli bir dönüþüm içerisinde. Batý beklenen desteði vermeyince, bölgesel bazý devletlerin desteði de dengeleri deðiþtirebilecek büyüklükte olmayýnca muhalifler her geçen gün radikalleþiyor. Hatýrlayacaksýnýz, yine bu köþede yazmýþtýk ve Batý’yý “eðer muhalifleri þimdi desteklemezseniz yakýn bir zamanda destekleyebileceðiniz mâkul bir muhalif kalmayacak” diye uyarmýþtýk. Nitekim o günlere gelmek üzereyiz. El Nusra’yý bahane ederek muhaliflere yeterli desteði vermeyen ABD ve Avrupa, El Nusra’nýn ve benzeri gruplarýn muhalifler arasýnda nasýl güçlendiðini ve El Kaide benzeri Batý karþýtý görüþlerin muhalefet arasýnda da kök salmaya baþlayýþýný seyrediyor. Baþka bir deyiþle Batý bu tavrýný sürdürürse yakýn bir gelecekte Suriye’de destekleyecek ýlýmlý bir grubu gerçekten bulamayacak.

Yayýlan savaþ

Bunlardan daha kötüsü ise Suriye iç savaþýnýn bölgesel bir iç savaþa dönme ihtimali her geçen gün artýyor. Ýran’ýn çabalarýyla Irak ve Lübnan þimdiden Suriye’ye taþýnmýþ durumda. Suriye’de Hizbullah dýþýnda kaydadeðer bir Iraklý da bulunuyor. Ýran, çatýþmalarý bloklaþan iki eksen üzerine yýðmakta bir beis görmüyor. Ne yazýk ki Reyhanlý saldýrýlarýnda gördüðümüz gibi, Türkiye de savaþýn yayýlmasý ihtimallerinden korunmuþ deðildir. PKK’yý silahlarýyla sýnýr dýþýna yollayan Türkiye’ye bölgeden yeni bir silahlý grup ihraç edilerek bölgesel denge yeniden kurulmaya çalýþýlýyor. Eðer Türkiye bu süreçte daha ustaca hareket edemezse onlarca yýl sürecek yeni bir terör hareketi ile karþý karþýya kalmasý iþten bile deðildir.

Kýsacasý, ABD’nin 2003 yýlýnda Irak’a müdahalesi ile baþlayan bölgenin Afganistanlaþmasý süreci ne yazýk ki hýzla devam ediyor.

Irak, Arap Baharý’yla birlikte Suriye’ye taþýndý ve Akdeniz kýyýlarýndan Ýran sýnýrýna kadar olan geniþ bir bölge büyük bir meydan savaþý alanýna döndü. Bu alana Lübnan, belki de diðer ülkeler dâhil olacaktýr.

Ýran’ýn buraya katýlýmýyla birlikte ise Akdeniz’den Çin sýnýrýna kadar geniþ bir Ýslam coðrafyasý hukukun hüküm sürmediði, anarþinin kollarýnda kývranan vahþi topraklara dönecektir. Maalesef belirtiler bu kadar kötü bir senaryo için bile oldukça güçlüdür.