Tahran’ýn jeopolitik hamlelerinin sonucu olarak þekillenen ‘Þii hilali’ ya da ‘kuþaðý’ný, geçtiðimiz on yýl boyunca tartýþtýktan sonra, yanýna bir baþka ortak bulacaðýz sanýrým. Afganistan’dan baþlayýp hemen yanýbaþýmýzdaki Irak ve Suriye’ye kadar uzanan ‘savaþçý kuþaðý’.
Peki bunu Kenya’ya, Mali’ye kadar uzatmaya ne dersiniz. Çünkü bu kuþak tam da karakterine uygun biçimde devletlerden, geniþ yapýlardan ya da örgütlerden oluþmuyor. Ýlk olarak El Kaide örneðinde olduðu üzere, daha küçük, sýkça hücre düzeyinde, ancak giderek profesyonelleþen niteliði ile hayli etkin yapýlar. Bu yapýlar arasýndaki iliþkinin merkezi mi, yoksa ‘ilham’ düzeyinde olup olmadýðýný çözmekse çok daha zor. Ancak belki de etkinliðini artýran en önemli unsur, çözülmesi zor ve karmaþýk olan yapýlanmasý.
Bu yapýnýn ortaya çýktýðý her ülke ya da bölgenin, ayný zamanda bir þekilde uluslararasý sistemin müdahalesine zemin hazýrladýðýný söylemek, elbette tek baþýna birþey ifade etmiyor. Ancak önce Afganistan, sonra Irak, þimdi Suriye, eþzamanlý olarak Mali buna dair önemli örnekler.
Öte yandan IÞÝD örneðinde olduðu üzere, böyle bir öfkeyi ve hareketliliði ortaya çýkaran unsurlar arasýnda da ciddi ortaklýklar bulabiliriz. Bütünü olmasa bile, olup bitenin seyrini anlamamýza yardýmcý olacak bakýþ açýlarý bunlar.
Bilinmezleri artýranlar ise, bölge ülkelerinin de aralarýnda olduðu pekçok aktörün, bu hareketlilik üzerinden oyun kurmaya heveslenmesi. Kuþkusuz Ýran, son derece yanlýþ bir kullanýmla Selefiler diye adlandýrýlan bu kuþaðýn etkinleþmesinden son derece rahatsýz.
Tahran’la Washington arasýnda bahar rüzgarlarýný estiren ilk önemli baþlýðýn, Afganistan parantezinde geniþ ölçekte Taliban, daha özel ama küresel düzeyde El Kaide olmasýný, nedense sýk sýk unutuyoruz. Yeni Ýran yönetiminin, en az Barack Obama hevesinde bu Sünni-Selefi-Cihatçý (!) unsurlara karþý ortak savaþ ilan etmesi boþuna deðil. Baþka örnek? Washington-Baðdat-Tahran arasýnda son yýllarda devam eden eksene ne dersiniz? Bu eksenin eþsiz çabalarýnýn (!) þu sýralarda konuþtuðumuz IÞÝD ve benzeri çýkýþlara kaynak oluþturduðunu söylersek, kime haksýzlýk etmiþ oluruz?
Bütün bunlarý konuþurken, Ýran’la olan hesaplaþmasýný, bir yandan perde arkasý iþbirliði çabalarýyla, diðer yandan ‘savaþçý kuþak’ üzerindeki dokunuþ kabiliyetini masada tutarak sürdüren Suudi Arabistan’ý ve elbette onun hamlelerine ince dokunuþlar yapan Londra’yý da unutmayalým.
Muhtemeldir ki Washington, Tahran-Riyad arasýndaki bu eðlenceli havuç-sopa iliþkisini, Tel Aviv’in güvenliðini saðlamlaþtýran bir oyun olarak izliyor, hatta besliyor. Riyad’ýn sahnede daha büyük rol kapmasý zor. Ancak ayný bahis Tahran için açýldýðý takdirde, kumarýn/riskin daha da büyüyeceðinin farkýnda karar vericiler. Ýran’ýn önüne çýkan jeopolitik fýrsatlarý bitmek bilmeyen bir iþtahla deðerlendirmesi, yeni dönemde ‘büyük oyun’da yerini daha da önemli hale getirebilir.
Karmaþýk mý? Evet, hayli yorucu, fazlasýyla karmaþýk. Kendi adýma sadece anlamaya çalýþýyorum. Bir nokta daha. ‘Büyük oyun’da çok daha basit dokunuþlarla, kendisini saðlam bir yerde tutabilecek Türkiye’nin, sözgelimi bölge Kürtleri konusunda adým atarken, Türkiye’deki siyasi Kürt hareketinin buna destek olmak yerine, köstek olacak bir yaklaþýmla sahne almasýný hiç anlamýyorum.
Yakýn coðrafyasýndaki çatýþmalarda, bunlarý körükleyen deðil, barýþ adýna taraf olan yanýyla deðer taþýyor Ankara. Dýþlayan deðil, kuþatan yanýyla. Irak ve Suriye Kürtleriyle tarihin kendi akýþýnda gerçekleþen bütünleþmenin hýzlanmasý için atacaðý her adým, Þiilik-Selefilik gibi tehlikeli fay hatlarýnýn kendisine yönelen tehdidini kýracak bir hamle olacak.