Türkiye'nin verdiði mücadelenin küresel kavgada neye tekabül ettiðini anlamaz isek siyasi aktörlerin söylemlerini ve eylemlerini anlamlandýrmakta da zorlanýrýz. Ve mesela AK Parti-MHP ittifakýný sadece oy merkezli bir birliktelik olarak deðerlendiririz. Ya da CHP'nin Kandil'e canlý kalkan olmaya varacak noktaya gelmesine þuursuzluk der geçeriz. Oysa yeni bir paylaþým kavgasý var. Rusya, ABD, Almanya, Fransa, Ýngiltere, Çin gibi aktör ülkeler bu büyük kavgada elini güçlendirmeye çalýþýyor. Ancak bu sadece bir devletler kavgasý da deðil, belli ki.
Enerjinin her zamankinden çok hayatiyet kazandýðý, kaynaklarýn azaldýðý ancak nüfusun hýzla arttýðý ve dünyanýn insan eliyle yaþanmaz bir geleceðe sürüklendiðinin bilimsellik kazandýðý bir dönemdeyiz. Nüfus artýþý doðu toplumlarýnda yüksek iken Batý'da azalýyor. Doðudan batýya büyük nüfus hareketleri hýz kesmeden devam ediyor. Bu da Batý'nýn tehdit algýsýný yükseltiyor. Büyük savaþlar ve tanýdýðýmýz doðal afetlerin insani bulunacaðý yeni ve bilinmez bir gelecek bekliyor dünyayý.
Bu fütüristik korkular da büyük kavganýn arka planýný oluþturuyor.
Küresel kavganýn bir tarafýnda zenginlikleri ülkelerinin gücünü açmýþ sermaye gruplarý var. Trump, Putin, Merkel, Macron gibi isimlerin ne yapmaya çalýþtýðýný biraz da 'para' ve 'devlet' arasýndaki bu kadim kavgaya bakarak anlamak mümkün olabilir.
Hani geçenlerde bir Ýsrailli akademisyenin Cumhurbaþkaný Erdoðan ve Türkiye'yi tehdit etmek maksadýyla paylaþtýðý þu ifade; "Dünya servetinin yarýsý sadece Yahudi bir aileye ait ve bu ailenin Ýsrail'in en büyük destekçisi olduðunu bilmiyor musun? Peki ya diðer Yahudi zenginlere ne dersin?" Galiba bu büyük kavgayý az buçuk anlatýr nitelikteydi.
***
Cumhurbaþkaný Erdoðan, 'üst akýl' ve 'faiz lobisi' gibi kavramlarla zaman zaman bu gerçeðe iþaret ediyor aslýnda. Bu kavramlarý karikatürize eden, deðersizleþtiren, bunlara "komplo teorisi" diyen ve Türkiye'nin egemenliðinin PKK ve FETÖ gibi ekonomik operasyonlarla da hedef alýndýðýný söyleyenlerle dalga geçen kim varsa -ister solcu, ister Kemalist ister Ýslamcý olsun fark etmiyor- bu büyük kavgada ayný safta yer alýyor.
Toplumsal tabanda karþýlýðý olmayan ittifaklarý biraz da böyle okumak lazým.
28 Þubat'ýn maðduru olan Saadet Partisi'nin, faili diyebileceðimiz CHP ile, üstelik imam hatiplerin orta kýsmýný kapatmayý seçim beyannamesine koymuþ olmasýna raðmen, ittifak yapmasý buna iyi bir örnektir mesela.
Bir zamanlarýn Kemalizm karþýtý sözde liberallerinin CHP ile barýþmasý, çözüm sürecini bile zehirlemeye kalkanlarýn bugün Kandil'e yapýlacak operasyona karþý çýkmasý, FETÖ ile mücadelede ön saflarda olan kimi simalarýn bugün FETÖ'cülerle birlikte Meral Akþener'i desteklemesi, "eli kýnalý, baþý yazmalý Türk kýzý" imajýyla kampanya yürüten Akþener'in Kandil operasyona karþý çýkmasý ve uzunca bir süredir devam eden CHP ve HDP'yi kaynaþtýrma projesini hangi küresel aktörlerin Türkiye tasarýmýna hizmet ettiklerine bakarak deðerlendirmek gerek.
***
Türkiye, Fýrat Kalkaný ve Zeytin Dalý Harekatý'ndan sonra þimdi de karadan geniþ çaplý bir Kandil operasyonuyla PKK'yý bir daha Türkiye için tehdit oluþturamaz hale getirme azmindeyken, PKK'nýn silahla yapamadýðýný muhalefet partilerinin siyasetle yapmaya çalýþmalarý ise geleceðe dönük öngörüsüzlüklerinin bir kanýtý ayný zamanda.
Týpký Suriye'de Türkiye'yi devre dýþý býrakmak dünyanýn silahýný ve eðitimini verdikleri PKK'yý Afrin'de olduðu gibi Münbiç'te de terk edebiliyorsa ABD, muhalefetiz diye ortalýkta dolaþan bu aktörler de kýsa süre sonra yüz üstü býrakýlabileceklerini hesaba katmalýdýrlar. Çünkü büyük savaþýn kazananý kendi iradesini korumaya çalýþan devletler olacak. Silikleþmiþ devletleri yönetmeye talip olan büyük sermaye devleti deðil.