Büyük taarruz ve zafer

Ýtilaf devletlerinin izniyle Anadolu’ya çýkan iþgalci Yunan ordularý bambaþka hevesler içindeydi.

Ankara’ya kadar gelip dayandýlar.

Hevesleri kursaklarýnda kaldý ama.

26 Aðustos gecesi Afyon Dumlupýnar’da Gazi Mustafa Kemal’in Baþkomutanlýðýnda baþlayan büyük taarruz 30 Aðustos’ta görkemli bir zaferle taçlandýrýldý.

Muzaffer bir edayla Anadolu topraklarýný iþgal eden küstah ve zalim Yunan ordularý ezici bir yenilgiyle geldikleri yere geri döndüler.

Yunanistan’ýn hayalleri de emelleri de kendileriyle birlikte denize gömüldü.

Kuvayý Milliye ruhu bu iþte!

Baþta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere bu zaferin tüm kahramanlarýný þükranla anmak boynumuzun borcudur.

Hepimizin üzerinde ortaklaþtýðý bu zafer bayramýna kimsenin siyasi gölge düþürmesine izin vermemeliyiz.

Hiç kimse bu günü bayram tadýnda kutlamamýza engel olamaz.

Buna baþta Cumhurbaþkanýmýz olmak üzere milletimizin bizatihi kendisi izin vermez.

Atatürk üzerinden siyasi kamplaþma ve maraza çýkartmak isteyen kuvayý milliye ruhuna ihanet etmiþ olur.

Korona vakalarýnda görülen tehlikeli artýþ dolayýsýyla önerilen kýsýtlar çerçevesinde kutlama törenlerinin yapýlacak olmasýný “yasaklandý!” yalanýna dayandýrmak, dahasý ve en kötüsü “Atatürk ve Cumhuriyet düþmanlýðý!” söylemi üzerinden dýþlayýcý-çatýþmacý bir siyaset dili üretmek bu ülkeye yapýlabilecek en büyük kötülük olur.

Devlet ve millet olarak bu muhteþem zaferimizi gerekli saðlýk tedbirlerini alarak elbette kutlayacaðýz.

Zafer bayramýmýz üzerinden ideolojik-siyasi maraza çýkartarak Yunanistan ve efendilerini memnun etmekten kaçýnmalýyýz.

Onlara vereceðimiz en anlamlý cevap, ülkemizin bekasý ve milletimizin geleceði söz konusu olduðunda yekvücut olduðumuzu göstermek olacaktýr.

Gün siyasi polemik günü deðil hep birlikte kuvayý milliye ruhuyla kenetlendiðimizi gösterme günüdür.

Müstevlilerimiz geri döndüler. Dört bir yandan kuþatma altýna almaya çalýþýyorlar. Siyasi, ekonomik ve askerî tehdit altýndayýz.

Ýkinci bir istiklal mücadelesi için bizi kuþatma altýna almak istedikleri her yerde aslanlar gibi müstevlilerin karþýsýna dikilmiþ bulunuyoruz.

Bize gerekli olan kuvayý milliye ruhunu diri tutmamýz gereken günlerden geçerken birbirimizle didiþmemiz sadece düþmanlarýmýzý sevindirir.

Yeniden “Ya istiklal ya ölüm!” dediðimiz bu kritik süreçte kim Atatürk ve Cumhuriyet düþmanlýðý yaparsa biliniz ki onlar düþmanlarýmýzýn içimizdeki piyonlarýdýrlar. Kim ki Atatürk ve Cumhuriyet savunusu üzerinden siyasi rakiplerini düþmanlaþtýrýcý ve çatýþtýrýcý bir söylemin muhatabý kýlýyorsa biliniz ki onlar da siyasi emellerini yabancý güçlerle birleþtirmiþ kimselerdir.

Býrakýn da zafer bayramýmýzý aðýz tadýyla kutlayalým.

Sizden en azýndan bugünlerde düþmanlarýmýzý sevindirmeyecek bir tavýr takýnmanýzý dilersek çok þey mi istemiþ oluruz?

KARA KUTU

Deneyimli gazeteci dostum Emin Pazarcý’nýn medya mahallesini tanýklýðýna dayanarak kaleme aldýðý “Kara Kutu” adlý kitabý okumanýzý salýk veririm.

Okuyun ki ülkemizde medya düzeninin kimler tarafýndan nasýl kurulduðunu anlayabilesiniz.

Bugün “yandaþ!” diye þarlayanlarýn dün hangi muktedir güç odaklarýnýn yandaþý, hatta milis gücü olarak kendilerini nasýl konumlandýrdýðýný görmek istiyorsanýz “Kara Kutu”yu mutlaka okuyunuz.

Kara Kutu, dünün medya mahallesine tutulan ibretli bir ayna.