Büyüme verisinin önümüze koyduðu ders

Dün gelen 2013 ikinci çeyrek (Nisan-Haziran dönemi) büyüme verileri  üç açýdan oldukça açýklayýcý. Birincisi bu veriler, Türkiye’nin 2012 yýlýnda kaybettiðini ya da kaybettirildiðini ortaya koyuyor; ikincisi bu bize yeni bir büyüme yönelimini anlatýyor ama bunun da bir an önce aþýlmasý gerekiyor; üçüncüsü bu veriler Türkiye’nin potansiyelini ve önemini bir kez daha ortaya koyuyor ve bize bütün bu olan-siyasi olarak da- bitenleri açýklýyor. Önce dün gelen büyüme verisinin kýsa bir analizini yapalým...

‘Beklenmeyen’ dengeli durum

Türkiye Ýstatistik Kurumu’nun (TÜÝK) dün servis ettiði veriler, Gayri Safi Yurtiçi Hasýla’nýn (GSYH) 2013 ikinci çeyreðinde, bir önceki yýlýn ayný dönemine göre, yüzde 4.4 büyüdüðünü ortaya koyuyor.

Burada imalat sanayinin yüzde 3.4 artýþ saðlamýþ olmasý, hanehalký harcamalarýný da, sabit fiyatlarla, yüzde 5.3’lük artýþ saðlamasý önemli. Bu rakamlar yani, imalat sanayi büyümesi, yatýrýmlar bunlarýn sonucu oluþan istihdam artýþý ve stok artýþlarý oranlarý bize gösteriyor ki, dengeli bir büyüme temposu var. Dün Betam’da yayýnladýðý ‘büyüme’ notu, 2. çeyrek büyümesinin ana motoru olarak stoklardaki artýþý gösteriyor. Bunun hem olumlu hem de olumsuz taraflarý var. Ama önümüzdeki dönem artacak kur, faiz ve enerji maliyetlerini düþünürseniz, enflasyonist baskýnýn artacaðý bir ortamda, büyümenin stok artýþý ile gerçekleþmesi ve özel tüketim-yatýrým harcamalarýnýn sýnýrlý kalmasý ama burada ýlýmlý bir yukarý çýkýþýn olmasý saðlýklý bir durum. Yani bu, hem hanehalký hem de özel sektör borçluluklarýný sýnýrlý tutacaðý gibi, artan fiyatlar stoklardaki deðerlenmeyi stok maliyetlerinin üstünde tutacaðý için özel sektörün durumunda göreli bir düzelme saðlayacaktýr. Buradaki en önemli sorun, net ihracatýn etkisinin negatif olmasýdýr. Ýhracattaki artýþ sürüyor ama bu yetersiz. Ancak 3. çeyrek itibariyle burada kýsmi bir iyileþme olabilir çünkü TL düþüþü ihracatý daha avantajlý hale getirdi. Pazarlýk gücü olan ve fiyat kýrmayan ihracatçý sektörler önemli bir avantaj yakaladý. Ayrýca Avrupa’da 3. çeyrek itibariyle göreli bir iyileþme olacak.

Nisan-mayýs-haziran neden önemliydi?

Sonuç olarak, nisan, mayýs, haziran aylarý Türkiye için çok önemli aylardý. Mayýs ayýnýn sonunda iki önemli geliþmeyle sarsýldýk biliyorsunuz; birincisi 22 Mayýs’ta Amerikan Merkez Bankasý (Fed) Baþkaný Ben Bernanke, krizi geliþmekte olan ülkelere yýkmaya çalýþan ‘geniþleme’ bitiyor konuþmasýný yaptý, geliþmekte olan ülkelerden para çýkmaya faizler, kurlar yükselmeye baþladý. TCMB ile finans oligarþisi arasýnda faiz kavgasý baþladý. Ve tabii tam da bugünlere denk gelecek þekilde Gezi olaylarý baþladý. Ama ayný tarihlerde ilk önce Brezilya sonra da Mýsýr baþladý. Ýþte tam bugünlerde Türkiye’de bu gelen büyüme verileri bize gösteriyor ki, hanehalklarý da, özel sektör de ayaðýný frene koymamýþ. Hatta tam aksine, imalat sanayi geçen seneye göre daha dinamik bir görünüm sergilemiþ, tüketici güveni kaybolmamýþ ve özel sektör stok ve sabit sermaye yatýrýmlarýna devam etmiþ.

Ýþte bu sonuç bize, Türkiye’nin için gelecek için yapmasý gerekenleri içeren þu önemli baþlýklarý veriyor:

Üç önemli sonuç:

1- Türkiye bütün kurumlarýndan IMF’den kalma neoliberal iktisat politikasý anlayýþýný silmelidir. Bu büyüme sonuçlarý gösteriyor ki, 2012 yýlýnda, çok önemli bir yanlýþ yapmýþýz. Tüketimi kýsarak, üretimde kredi geniþlemesini daraltarak, TL’yi gereksiz deðerli tutarak ve kýsa vadeli sermaye giriþini özendirip, sanayi büyümesini düþürerek bu iþ gitmez... Ýhracatý, sanayiyi hatta sanayi ötesini destekleyen yeni bir büyüme modelini, bölgelerin ihtiyaçlarýna, Türkiye’nin önceliklerine göre, sivil toplum kurumlarýnýn da katýlýmýyla geliþtirmeliyiz.Türkiye, sermaye birikimi, verimlilik artýþý ve bunlarý karþýlayacak beþeri sermayeyi istihdam etme potansiyeli olarak kritik bir eþiktedir. Ýsterseniz buna ‘orta gelir tuzaðý’ aþamasý, isterseniz, sanayileþme ve bilgi toplumuna birlikte geçiþ deyin... Ama bu geçiþ zorunludur ve bunu baþaramazsak siyasette de demokratikleþmeyi baþaramayýz.

2- Türkiye, sermaye ihraç eden ve sermaye alan bir ülke. Yani hem ülke sýnýrlarý içinde hem de dýþýnda kontrol edilmesi gereken ve giderek büyüyen bir sermaye stoku var. Bu kontrolsüz ve stratejisiz büyüyemez; böyle bir büyüme falekettir. Almanya’nýn ikinci savaþ öncesi sýkýntýsý buydu. Sermaye konrolsüz büyüyordu ve bu sermayenin iki önemli sorunu vardý; kaynak ve pazar... Sonunda olaný biliyorsunuz... Büyüyen sermaye içinde beþeri sermayeye dayalý verim artmazsa, kiþi baþý gelir düþer, sermaye sahipleri de teknoloji verimliði yerine emek verimliliðini tercih edip ucuz iþgücü ararlar. Bunun sonu, tabii ki demokrasi yerine diktatörlük tercihidir.

3- Türkiye, Asya’nýn, özellikle doksanlý yýllardaki krizlerden sonra öne çýkardýðý, barýþçý yeni geniþleme ve büyüme yolunu takip etmelidir. Mesela Çin, yatýrým ortamýný iyileþtirdi ve küresel yatýrýmcýlara çok uygun koþullar sundu ancak Çin, doksanlarýn baþýnda örneðin Japon teknoloji yoðun þirketlerini, Ar-Ge ve yedek parça imalat sanayilerini de getirmezlerse, hiç zahmet edip gelmemeleri için uyardý. Güney Kore de ihracat ve teknoloji aðýrlýklý bir iþbölümü yaparak elindeki sermaye stokunun beþeri sermaye ve teknoloji aðýrlýklý verimini artýrýp orta gelir tuzaðýný geçti. Bu geniþleme, batýdaki gibi sömürgecileþtirici deðil, yatýrýmcý ve geniþlemeci bir yoldu.

4- Buraya, Türkiye’nin Ortadoðu dýþ politikasýný -ki bu anlamda doðrudur- ve enerjiyi de ekleyecektim yer kalmadý.