Bylock kararı ne getirir?

Fetullahçı Terör Örgütü’nün 15 Temmuz darbe girişimi bastırıldıktan hemen sonra düğmeye basılmıştı. 16 Temmuz sabah saatlerinde Milli İstihbarat Teşkilatı karargahına talimat gönderilmiş, FETÖ ile ilgili tüm verilerin ivedilikle adli makamlara iletilmesi istenmişti. O sırada MİT darbe girişiminden altı ay önce hacklediği örgütün iletişim ağındaki 3 katmanlı şifrelerle korunan verileri çözmeye çalışıyordu. Yapılan planlamaya göre çalışmalar 1 Ocak 2017’de bitecekti. Ancak darbe girişimi gerçekleşince eldeki tüm veriler adli makamlarla –güvenilirliğine göre renklere ayrılarak- paylaşıldı.

O günden bu yana Bylock kullandığı gerekçesiyle birçok kişi gözaltına alındı, tutuklandı. Sebebi basitti. Bylock FETÖ’nün kullandığı bir iletişim aracıydı. Örgütün bu uygulamayı kurmaktaki amacı hem iç iletişimi hızlı ve HTS kayıtlarına girmeden sağlamak hem de örgüt mensuplarını bir şekilde kontrol altında tutmaktı. Bylock uygulamasını yazanlar geride birçok delil bırakmıştı. Uygulamanın sahibi yabancı isim taşıyan bir FETÖ’cüydü. Yine ABD’li süsü verilen uygulamanın İngilizce yazılımının içinde Türkçe ifadeler unutulmuştu. Kullanıcılarının neredeyse tamamı Türk’tü. Bylock’un kimi kullanıcıları tercih ettikleri kişisel şifreleriyle aslında her şeyi özetliyordu. Bir Bylock kullanıcısının şifresi “tedbirieldenbirakma01” şeklindedir. Bu manidar şifre Bylock’a örgüt üyelerinin yüklediği anlamı özetlemektedir.

Nitekim daha sonra MİT Bylock yazışmalarını da çözmeyi başardı. Bu yazışmalarda yok yoktu. FETÖ üyeleri güvenlik güçlerine sezdirmeden nasıl gizli toplantı yapacak, hangi örgüt mensubu kiminle evlenecek, örgüt lideri Gülen’in talimatlarına nasıl uyulacak, yurtdışına kaçak yollardan nasıl firar edilecek… Yazışmalar bunlarla doluydu. Hatta bir yazışmada FETÖ’cü polislerin Cizre’de yerleştirdikleri bir dinleme cihazıyla ilgili konuşmaları da kayıtlara geçmişti. 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin kilit ismi Adil Öksüz bile Bylock kullanıcısıydı. Bylock hesabından 13 mesaj paylaşmıştı. Bu mesajlarda örgüt lideri Fetullah Gülen ile ilgili paylaşımlar yapıyordu.

Bunların hepsi Bylock’un FETÖ’nün yazışma programı olduğunu ortaya koyuyordu. Zaten bu yüzden Yargıtay bir karar alarak Bylock’u terör örgütü üyeliği için delil olarak kabul etti.

Dün yaşanan önemli bir gelişme Bylock’u yeniden gündemimize getirdi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bir açıklama yaparak örgütün uygulamayla ilgili bir manipülasyonunu açıkladı. Buna göre Örgüt Mor Beyin isimli yazılımla 11 bin 480 GSM numarasını Bylock IP’lerine yönlendirmişti. Yani bu kişiler Bylock kullanmadığı halde kullanıyor gibi görünüyordu. Bu manipülasyonu yapan kişi eski bir TÜBİTAK çalışanı olan FETÖ firarisi Kemalettin Cengiz Erbakırcı’ydı. Başsavcılık bu nedenle içeride yatan yaklaşık bin kişi için -haklarında başka hiçbir delil yoksa- tahliye talebinde bulunacaklarını açıkladı.

Adli makamların Bylock’taki bu manipülasyonu tespit etmesi ve suçlu olmadığı halde içeride yatan yaklaşık bin kişi için tahliye talebinde bulunması akıllara “Bylock delil olmaktan çıkacak mı” sorusunu getirebilir. Ancak FETÖ’nün Bylock’ta yaptığı bu manipülasyon Yargıtay’ın kararını etkilememektedir. Nitekim Yargıtay kararında “kişilerin bu ağa dahil olduğunu kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespiti halinde örgüt üyeliğinin dayanağı olacağı” vurgulanmıştır. Bunun Türkçesi şudur: “Bylock’un FETÖ iletişim aracı olduğu konusunda bir şüphe yoktur. Bunu kullandığı teknik olarak kanıtlanan kişiler örgüt üyesidir.” Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu açıklaması Bylock’la ilgili itirazları ortadan kaldıracak bir sonuç doğuracaktır.