Duydunuz, deðil mi? Gezi Parký olaylarý sýrasýnda tartýþma gündemimize girmiþ Kabataþ’ta saldýrýya uðrayan bebekli genç kadýnla ilgili haber —nasýl olduysa ancak þimdi çýkan— görüntülerle doðrulanmadý. Aylar sonra ortaya çýkan kamera görüntülerinde genç kadýn ve bebek arabasý var, etrafýnda kalabalýk da var, ama anlatýldýðý türden bir ‘fiili saldýrý’ emaresi görünmüyor...
Hepsi bu kadar mý görüntülerin; bilmiyoruz. Hemen bütün gazeteler, dün, ‘yalan’ sözcüklü manþetlerle çýktý. Anlatýma inanýp konuyu sütunlarýnda iþlemiþ yazarlar ve yorumcularýn üzerine gidiliyor; ‘’Aldanmýþým’’ yollu özürler kabul edilmiyor... Özellikle yoðunlaþtýklarý birkaç ismin ‘daha ne yapabilirim’ çaresizliðinin keyfini çýkaran çýkarana...
Olayý iþitmesine raðmen üzerinde kalem oynatmamýþ biri olarak duruma müdahale etmem gerekiyor.
Eðer Kabataþ’ta yaþanmýþ yakýþýksýz bir ‘sözlü’ müdahaleyi toplumu meþgul edecek çapta bir saldýrý biçimine sokma söz konusuysa gerçekten, bunun sebebini, anlatanýn birkaç ay önce doðum yapmasýyla açýklamak mümkün... Psikolojide bunun bir adý da var; ‘post-partum depresyon’ deniyor... Bayaðý yaygýn örnekleri bulunan ve etkisi altýna aldýðý genç kadýnlarda beklenmeyen ârazlara yol açan bir rahatsýzlýk bu.
Bir tür travma.
Aðýzdan aðýza aktaranlarý, iþittiðini kalabalýklar önünde paylaþanlarý, okurlarýna duyuranlarý kýnayabilir, olayý þimdi yaþanan türden bir çarmýha germe vak’asýna dönüþtürebilir miyiz? Ayýp oluyor gerçekten...
Madem, psikologluða soyundum, kabul edilebilir bir sebebi bulunan rahatsýzlýk ürünü olayý çarpýtarak, karþýsýnda yer aldýðý insanlara, hatta bütün bir kesime haksýz biçimde saldýranlarýn psikopatolojik durumlarýyla ilgili de bir teþhiste bulunayým...
Psikolojide buna ‘yansýtma’ diyorlar... Aslýnda bir davranýþ bozukluðu bu. Kendisine söylemesi gereken olumsuzluklarý baþkasýna aitmiþ gibi söylemekle veya kendi kusurlarýný baþkasýna mal etmekle dýþa vuran bir davranýþ bozukluðu...
Medyamýzýn günahlarla dolu tarihinin en günahkâr kesimi, geçmiþte yaptýklarý korkunç çarpýtmalarý, Kabataþ olayýný kendileri için makule dönüþtürme vesilesi yaparak, büyütme çabasýnda...
Bütün darbelerin öncesinde ‘’Yazýn’’ diye kendilerine telkin edilmiþ yalanlarý üzerinde hiç düþünmeksizin okurlarýna sunmuþ bir medya bu...
27 Mayýs (1960), onlarýn çoðalttýðý, Harp Okulu öðrencilerinin kýyma makinalarýndan geçirilmiþ cesetlerinin asfalta karýþtýrýldýðý, Cumhurbaþkaný Bayar’ýn bankalarda milyarlarca lirasý olduðu, Dýþiþleri bakaný Zorlu’nun rüþvet aldýðý için adýnýn ‘Mr. Yüzde 10’a çýktýðý türden yalanlarla halka benimsetilmiþti.
Sonrasýndaki her darbe öncesinde benzer yalanlarla kamuoyunu meþgul etmiþ, 28 Þubat (1997) günlerinde kendi çarpýk zihinlerinin ürünü Fadimeler, Kalkancýlar üzerinden askere ‘gel, gel’ çaðrýsý yapmýþtý ayný medya...
Darbelere sonrasýnda yazý ve yorumlarýyla sahip çýktýklarý da biliniyor...
Geçmiþte bunlarý yaþatmýþlardý da þimdi uslu mu duruyorlar? Hayýr. Yine ellerine geçen her fýrsatta, habbeyi kubbe yaparak, kamuoyunu aldatmaya devam ediyorlar.
Ýyi ki bir Kabataþ olayý yakaladýlar; bütün kirli tarihlerini onunla temizleyebileceklerini sanýyorlar.
O olayýn ilk anlatanýn özel durumuyla ilgili anlaþýlabilir bir sebebi var; buna karþýlýk, medyamýzýn tarihini kirletmelerinin, kendi hastalýklý halleri dýþýnda, hiçbir makul sebebi yok...
Bir olayla bu durumu deðiþtirebileceklerini sanýyorlarsa, boþuna bir çaba bu...