Çadýr ziyareti

Sayýn Cumhurbaþkaný'nýn çadýr ziyareti güzeldi. Cumhurbaþkaný Sarýyer'de “Evet çadýrý”ný da ziyaret etti, ama “Hayýr çadýrý”nýn ziyaret edilmesi kamuoyu oluþturdu.

Herkes, karþýlýklý olarak meydan ve ekran dilinin keskinliði yanýnda bu jesti, bir tür bahar iklimi gibi gördü. “Oh be!” dedi.

Bu olay, tam bana göre idi. Dün yazmadým. Bugün yazmam daha iyi oldu, çünkü olayýn yansýmalarýný görme imkanýna kavuþtuk. Negatif bir yorum var mý, yok! Olmaz. Ýnsanlar belki tutkulu söylemlerden etkilenir ama “Ülke iklimi neyi arýyor” dendiði zaman da tüm arayýþlar “barýþ iklimi”nde buluþur.

14 Þubat tarihli yazýmý bugün hatýrlamamak mümkün mü? Baþlýðý “Balkon dilini öne taþýmak” þeklindeydi. Çadýr ziyareti, bir anlamda “Balkon dilini öne taþýmak”tý. Sayýn Cumhurbaþkanýný bu jestinden dolayý kutluyorum. Bugün o yazýmýn bir bölümünü sizlerle yeniden paylaþmak istiyorum. Bence medyada “gerginlik politikasý”ný ana söylem olarak belirleyenler için lazým:

“Ak Parti'nin kendi tabanýný tahkim (konsolide) etmek için kamplaþtýrýcý dil kullanmasýný öteden beri eleþtirdim. Gerekçem: Ak Parti'nin ruh dokusunun, aldýðý oydan çok daha geniþ toplum kesimlerini kapsayýcý nitelikte olduðu ya da olmasý gerektiði kanaatiyle alakalý. Ben öteden (taaa Erbakan Hoca'dan) beri “Biz 78 milyon -bugün 80 milyon- insanýn partisiyiz” söylemini önemsedim ve bu söylemin içinin davranýþlarla doldurulmasý gerektiðini düþündüm.

“Din dili”nin “Kalb dili” olmasý gerektiðini düþündüm hep.

“Bizim siyasetimiz”in bir boyutunun “Ýslam Daveti” ile alakalý olduðuna da inandým. Biz öyle görmesek de dýþardan bakanlarýn bizim “Müslüman kimliðimiz”le “Siyasetimiz” arasýnda iliþki kurabileceðini, artýlarýmýzýn insanlarýn yüreklerine artý, eksilerimizin eksi olarak yansýyabileceðini düþündüm.

“Bu yaklaþým, “Naif” diye nitelenebilir ama ben insanýn siyasetinin de deðerleriyle iç içe olduðunu düþünüyorum.

“O sebeple de toplumu kategorize ederek, hatta baþkalarý zaten kategorize ediyor gerekçesiyle kategorize ederek, kendi alanýmýzý tahkim adýna bir kesimi dýþlamayý pozitif söylem çerçevesinde görmüyorum. Açýk yazayým: Evet ve Hayýr'larý “ihanet” baðlamýnda görmenin her þekline karþýyým.

“Bunun için “Balkon dilini öne çekmek” gibi bir baþlýk koydum yazýma. “Öne çekmek” yani, referandum sonrasýnda “Balkona çýkýlacaksa” orada söylenecek olanlarýn iç dokusunu bugünlerde seslendirmek...

“Herkes biliyor, Ak Parti seçim zaferlerinden sonra balkona çýktý ve halka “Seçim sürecinde ne söylendi ise söylendi, þimdi tüm Türkiye olarak kalplerimizin ortak çarpmasý zamaný” çerçevesinde konuþmalar yaptý. Ak Parti bu söylemi sevdi. Aslýnda bu söylem, ilk defa icra edildiðinde, Ak Parti'ye oy vermeyen toplum kesimleri tarafýndan da sevildi. “Ýþte böyle” dendi. Kucaklayýcý tavýr selamlandý. Daha sonra gerginlikler arttýkça, “Balkonda þöyle konuþulmuþtu” gibi hatýrlatmalar yapýldý. Sonra da sanki “Balkonda konuþuluyor, orada kalýnýyor” gibi ifadelerle serzeniþler dile getirildi.

“O dönemler, seçim söz konusuydu, parti yarýþlarýnda “sertlikler – kendi kampýný tahkim etme refleksleri” tolere ediliyordu. Bugün sistem deðiþimi çerçevesinde bir halk oylamasý söz konusu. Ýþin lokomotifi olarak Cumhurbaþkaný Erdoðan ve Ak Parti herhalde çok yüksek bir “Evet” yüzdesi çýkmasýný ister.

“Peki nasýl yükselir oylar?

“Tabanlar, kategorize edilmiþ söylemlerle konsolide edilerek mi?

“Balkon konuþmasý” demek, parti ayrýmýný aþýp “Ak Parti'ye oy vermiþ vermemiþ herkese hizmet için buradayýz” demektir.

“Ýþte bu dilin, bugün referandum için devreye sokulmasýný kastediyorum “Balkon konuþmasýný öne çekmek”le nereye yerleþtiriliyor, bir kampanya planlanýrken?

“Ben derim ki, Tayyip Erdoðan'ýn hizmetleri anlatýlsýn, memleket sevdasý anlatýlsýn, 80 milyona yönelik kuþatýcýlýðý öne çýkarýlsýn, “Evet diyen de Hayýr diyen de bizimdir” söylemi öne çýksýn. Bence düþmanlaþtýrmaktan çok daha etkili olacaktýr.”

Daha çok jest Sayýn Cumhurbaþkaným. Eminim daha çok sevgiye mazhar olacaksýnýz.