Bu köþeyi takip edenler "Arap alemi", "Ýslam dünyasý", "Batý medeniyeti" gibi genel kavramlarý yazýlarýmda kullandýðýmý bilirler. Sosyolojik tasnif gereði bu tarz ifadeler kullandýðýnýz zaman, doðal olarak, halk ve yönetim arasýnda bir devamlýlýk, benzerlik ve aynilik olduðu algýsý uyanýr. Örneðin "Arap alemi" dediðiniz zaman, o alemde yaþayan Araplarla oralardaki yönetimler, rejimler, siyasal temsiliyet konumundaki resmi kurumlar, örgütler arasýnda doðal bir devamlýlýk olduðu fikri akla gelir ister istemez. Aslýnda yazýlarýmýn içeriðinden, benim, söz konusu nitelemeler baðlamýnda altyapý ile üstyapýyý, taban ile tavaný ayýrdýðým da anlaþýlabilir. Ama bir gazete yazýsý açýsýndan, meramý kýsa ve öz anlatma zorunluluðundan dolayý, bu tür detaylara yeterince yer veremeyebiliyoruz.
Bir yerde þöyle bir soruya muhatap oldum: "Bir yandan "Arap alemi", "Ýslam dünyasý", "Batý medeniyeti" vs diyorsunuz, öte yandan, mesela Gazze'de Ýsrail'in Filistinlilere karþý iþlediði soykýrým karþýsýnda söz konusu alemlerin halklarýnýn Filistin'in yanýnda yer alýrken, yönetimlerin ise ya sessiz kaldýðýný ya da Ýsrail'i desteklediklerini söylüyorsunuz ve kesinlikle haklýsýnýz. Ama "þu alem, bu alem" dediðinizde ise kaçýnýlmaz olarak taban ile tavan arasýnda bir devamlýlýk, bir bütünlük akla gelir. Bu çeliþkiyi nasýl izah ediyorsunuz?"
Oradaki izahýmý deðerli okuyucularla da paylaþmak istiyorum: Söylediðiniz nitelemeleri sosyolojik tasnif gereði kullansam da taban ile tavan arasýnda bir uyumsuzluk olduðunu biliyorum ve bunu yazýlarýmda elimden geldiðince vurgulamaya çalýþýyorum. Mesele, yine yazýlarýmda, sosyolojik tasnif gereði "Medeniyet" dediðim "Batý Bedeviyeti"nin bize giydirdiði kýlýk kýyafetimizle uyumsuz þapkaya (þapka, burada batý tarzý yönetim þekillerini temsil ediyor) gelip dayanýyor. Araplar, Türkler, Kürtler, Sünniler, Þiiler, Aleviler, Müslümanlar olarak bizler, tabii varlýklarýz. Ama bizi temsil konumundaki sistemler, rejimler, kurumlar, örgütler gayri tabiidirler. Malum, Felsefede öz-þekil iliþkisi baðlamýnda "suret maddeden öncedir" diye bir ilk var ve "suret ile madde arasýnda bir mülazemet (ayrýlmazlýk) vardýr" denir. Bu ilke, tabii, normal bir iþleyiþ açýsýndan olmasý gerekeni ifade ediyor. Fakat Batýnýn dayatmasý ile sosyolojik suretimiz ile maddemiz arasýndaki mülazemet (ayrýlmazlýk) ortadan kalktýðý için, burada normal, tabii bir iþleyiþten söz edemeyiz. Ýsrail'in yapýp ettikleri karþýsýnda ortaya çýkan bu çeliþik durumun nedeni, iþte bu tabii taban ve altyapý ile gayri tabii tavan ve üstyapý arasýndaki bu farklýlýktýr. Baþýmýzdaki þapkanýn bedenimize uymamasý, onunla bütünleþememesidir, diðer bir ifadeyle "suret ile madde" arasýnda tabii bir iliþkinin, ayrýlmazlýðýn olmamasýdýr ve bunu bize dayatan da artýk "Bedeviyet" dediðim batýdýr.
Türkler, Kürtler, Araplar, Farslar, Sünniler, Þiiler...Müslümanlar yüz yýllardýr Ýslam dininin, ayný dinin þu veya bu mezhebinin, ortak kültürün, tarihin ve coðrafyanýn kazandýrdýðý bir kimliðe, yani maddeye sahibiz ve yine yüz yýllar boyunca, bu madde ile uyumlu, ayrýlmaz bir suret, yani, kanun, nizam ve yönetim içinde yaþamýþýz ve bu bütünleþik realite, bizlere bir ortak refleks kazandýrmýþtýr. Batý bedeviyetinin müdahalesi ile birlikte, mesela ticaret kanunu bir yerden, ceza kanunu baþka bir diyardan, medeni kanunu dünyanýn bir ucundan, yönetim tarzý, rejim kaf daðýnýn ardýndan gelince, maddemiz ile suretimiz arasýndaki mülazemet kaçýnýlmaz olarak koptu.
Bu yüzden taban, yani altyapý, yani madde "aman Gazze" diye çýrpýnýrken, maddeden fersah fersah uzak, dayatýlmýþ suret, "Ýsrail'in savunma hakký", "ticaret ne olacak?", "reel politik ne diyecek?", "sýrasý mýydý þimdi" vs diye biliyor.
Gazze soykýrýmý karþýsýnda taban ile tavanýn bu farklý tutumu, bir þeyi daha gösteriyor: Ne kadar dayatýrsan dayat, taþýma suret, tabii maddeyi dönüþtüremez.