Çakırcalı Mehmet Efe ve Kuşçubaşı Eşref Bey

Düzenin bozulduğu, devletin kan kaybettiği dönemlerde oluşan boşluğu mutlaka birileri doldurur. İstanbul’da kabadayılar, Ege’de de efeler haksızlığa ve zulme karşı eyleme geçmiştir.

Çakırcalı Mehmet Efe, bu efelerin en ünlüsüdür; adına türküler söylenir, ağıtlar yakılır, Ödemiş’in Karaköy mezarlığındaki kabrini her yıl binlerce kişi ziyaret eder. “Buralara 35 yıl hükmettim. Fakirin hakkının yanındaydım. Nazilli’de vuruldum, 35 sene cesedim orada kaldı. Oradan buraya Ödemiş’in Kayaköy mezarlığına defnettiler. Köylümün yanında mutluyum. Ayasuluğ köyünden Çakıcı Ahmet oğlu Çakıcı Mehmet Efe Ruhuna Fatiha” yazar mezar taşında.

Kimin öldürdüğü konusunda söylentiler çoktur. Hatta Kuşçubaşı Eşref Bey ya da kardeşi Sami Bey’in vurduğunu söyleyenler bile vardır ama bu tümüyle uydurmadır. Kuşçubaşı Eşref Bey, İzmir Valisi Nazım Paşa, Aydın mutasarrıfı, Sarayköy, Karacasu, Bozdoğan Kaymakamları ve Jandarma Komutanı Hüseyin Muhittin Bey’le birlikte Nazilli’de bir toplantıya katılmıştır. Çakırcalı’yı yaklaşık bin kişilik bir kuvvetle yöreden söküp atmak ve öldürmek için eyleme geçileceğini ve bu kuvvetlerin içinde Çerkeslerden oluşan müfrezelerin olduğunu öğrendiği için katılmıştır toplantıya. Çerkeslerin “eşkiya takibi” gibi sıradan bir işte, boğaz tokluğuna çalıştırılmalarını eleştirmiş, bu takibe katılmak isteyenler varsa onlara doğru dürüst maaş bağlanmasını istemiş ve bu isteğini kabul ettirmiştir. Ama takibe ne katılmış ne de kimilerinin öne sürdüğü gibi Çakırcalı’yı vurmuştur.

Osmanlı’nın son yıllarında Babıali hepten gücünü yitirince, Anadolu’nun çeşitli yörelerinde, hele de Ege’de vali ve mutasarrıflarla kaymakamlar birer ortaçağ derebeyi gibi, kafalarına estikçe halktan vergi toplamaya, olur olmaz zamanlarda asker devşirip kendi “küçük ordularına” katmaya başlamıştı. Yiğit, mert ve dürüstlükleriyle nam salmış, yurtlarından Rus kıyamı sonucu sürülmüş, ‘93 harbinden sonra da Anadolu’ya gönderilmiş Çerkesleri kullanmak istemiştir bu derebeyleri. Kimi Çerkesler çaresizlik içinde bunu kabul etmişse de, büyük çoğunluğu, elinin tersiyle geri çevirmiştir bu istekleri.  

***

Çakıcı ya da Çakırcalı Mehmet Efe bu derebeylik düzenine isyan edenlerin başını çeker. Dağa ilk çıkış nedeni babası Çakırcalı Ahmet Efe’nin öldürülmesidir, devlet adını kullanarak halka zulmedenlerce. Yanına babasının kızanlarını da alarak dağları mesken tutar. Nefret ettiği “derebeylik düzenine” karşı çıkar, onların gönderdiği jandarma birliklerini Gediz Nehri’ni çeviren dağlık araziye sokmaz. Yörede derebeyi olarak anılan ancak devletin temsilcisi olmalarına rağmen millete zulmeden  mutasarrıf, kaymakam ve onların kemik yalayıcısı ağaları dağa kaldırmış, fidye almış ve bu paralarla camii, yol, çeşme yaptırmış, köy düğünleri kurdurmuş, yiyecek, giyecek dağıtmıştır. Adını kullanarak eşkıyalık yapanlara ve efeliğin adını kirletenlere acımasızca davranır. Çakırcalı adını kullanarak bir köyü basan ve köylünün kızlarını dağa kaldıran Arnavut çetesine verdiği ceza, halka zulmedenlere duyduğu öfkenin örneği sayılır. Bu çetenin tümünü yakalar, ellerini bağlayarak bastıkları köye getirir, yaptıklarını köylünün önünde anlatır, sonra da tümünü idam eder köy meydanında. Zalimliğiyle tanınan Mustafa Ağa’nın evini basar bir gün; adam tövbe eder, Kuran’a el basar, 200 altın öder efeye. Efe de bu parayı Mustafa Ağa’nın zulmettiği köylüye dağıtır. Ardından Kızoğlu Mehmet Ağa ‘yı dağa kaldırır, fidye alır, on köyde düğün kurar, parayı yeni evlilere bölüştürür. Aydın bölgesinin ünlü Arpazlı Osman Ağa’sının evini basıp daha önce defalarca tembih etmesine rağmen, köylünün malını pazara götürmek için kullandığı Menderes Köprüsü’nü onarmadığı için evini ateşe verir. Köprünün onarımına hemen ertesi gün başlanır ve üç ayda bitirilir...

Sonunda 10 Aralık 1910 tarihinde bin kişilik askeri birlik izini sürer ve uzun süren bir çatışma sonucu öldürür Çakırcalı’yı. Kızanları başını, el ve ayaklarını keserler ceset teşhis edilemesin diye. Ancak karısı baldırındaki bir et beninden tanır. Ceset Nazilli’ye getirilip hükümet konağının kapısına bacaklarından asılır. Cesedi günler sonra karısı Iraz alıp toprağa verir... Adına yakılmış ünlü Ödemiş Türküsü ki sonraları “İzmir’in Kavakları” olarak değiştirilmiştir, bugün bile dillerden düşmez... Allah rahmet eylesin.