Ne tuhaf deðil mi, Türkiye kendisine terör dayatýlan, bu sorun üzerinden yýllarca ayaklarýna pranga vurulan bir ülke olduðu zaman sesi çýkmayanlar, þimdi sorunun çözümü yolunda atýlan adýmlarý baltalamak için ellerinden geleni yapýyor.
Rahatsýzlýk veren nedir? Türkiye’nin yumuþak güç unsurlarýný kullanma konusunda ortaya koyduðu çabalar mý? Sorunun en azýndan yönetilebilir hale gelmesi mi? Son yýllarda þekillenen yeni devlet aklýnýn, bugüne kadar farklý nedenlerle aidiyetlerini yitiren, en azýndan kopmak üzere olan insanlarýný bir arada tutabilmek için attýðý adýmlar mý?
Bir devletin kendisini sarýp sarmalayan ve geleceðine ipotek koyan yakýcý bir sorunla ilgili müzakere edebilmesi, bizatihi onun gücünü ve aklýný gösterir. Müzakere edebilmek baþlý baþýna bir güçtür, akýldýr. Akýl ve tecrübe, tarihsel derinlik, sorunun kaynaðýný doðru tespit edebilmek, bunlar üzerinden sorunun doðrudan ve dolaylý tüm muhataplarýný masaya yatýrarak öngörüde bulunmak; yapýlmak istenenlerin özeti bu.
Belli ki bu sorundan kurtulmamýz, yeni bir güç merkezi olarak bölgesel ve küresel ölçekte hamle yapmamýz istenmiyor. Bunda þaþýracak bir þey yok. Size sorun dayatan ya da mevcut sorunlarýnýzý derinleþtirerek üzerinize gelen güç merkezleri elbette kolayca vazgeçmeyecek.
***
Þu sýralarda ortaya çýkan her hadisenin, yakýn gelecekte ortaya çýkacak siyasi mimariyle doðrudan ilgisi var. Bu satýrlarý yazarken BDP’den gelen istifa haberleri de ayný çerçevede görülmeli. Ankara’nýn müzakere sürecinde gösterdiði kararlý duruþ ve bunu demokratikleþme paketiyle taçlandýrmasý, belli ki Kürt siyasi hareketi üzerinden istediklerini alamayanlarý harekete geçirmiþ olmalý.
Ne garip tesadüf deðil mi? Gezi denilen malum operasyon sýrasýnda kendilerini ‘Yeltsin’ ilan edenler, sokaða bir de ‘Kürt damgasý vurursak bu iþ biter’ hayali kuranlar, þimdi BDP’deki bu istifa kervanýnýn baþrollerinde yer alýyor.
Aklý baþýnda herkesin, kaderini Türkiye ile bir ve bütün olarak gördüðü takdirde bu coðrafyada barýþ içinde yaþayabileceði gerçeðini, eninde sonunda onlar da görecekler. Þunu da görecekler. Sadece Türkiye sýnýrlarý dahilinde deðil, gönül coðrafyamýzda bizimle kendisini yakýn hisseden ve ortak bir gelecek tasavvuru olan herkes, eninde sonunda bu yürüyüþteki yerini alacak. Buna Kürtler de, diðer topluluklar da dahil.
Bakalým çakma Yeltsin’lerin tezgahý bu süreci nasýl etkileyecek. Hep birlikte göreceðiz.
***
Þaþýrtýcý olan þu: Bu mücadelenin hedefi Türkiye’nin geleceðini baþkalarýnýn ipoteðinden kurtarmak. Peki nasýl oluyor da kendi içimizde bu süreci engellemek üzere çok sayýda güç ya da kesim ayný anda harekete geçerek bunun önüne geçmeye çalýþýyor. Bu kesimler arasýnda ilk bakýþta ortak noktalar bulmak çok zor. Düþünceleri, dünyaya bakýþlarý ve duruþlarý farklý; ama söz konusu olan Türkiye’nin güç kazanmasý olunca inanýlmaz bir hýzla ayný payda altýnda buluþuyorlar.
Türkiye’nin askeri vesayetten kurtuldum derken þimdi de sivil vesayetin kontrolüne girdiðini iddia edenler, muhtemelen ciddi bir kafa karýþýklýðý yaþýyorlar. Ya askeri vesayetin ne olduðunu unuttular ya da sivil iradenin güç kazanmasýndan rahatsýzlýk duyuyorlar.
Sonuçta bunlarý dile getirenlerin kendi bulunduklarý yerde bile marjinal olmalarý, her þeyi daha berrak hale getiriyor. Kim ne yapmak isterse istesin, Türkiye’nin büyük yürüyüþü devam ediyor; saðdan soldan yükselen birtakým seslerin buna engel olmasý mümkün deðil.