Cami ve cemevi birbirine ters değildir

Alevi kökenli bir milletvekili TBMM Başkanlığı’na başvurup Meclis sınırları içerisinde bir ‘cemevi’ açılması talebinde bulunmuş... TBMM Başkanı’nın taleple ilgili görüşünü alma ihtiyacı duyduğu Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) ise, “Alevilik İslâm’ın bir yorumudur; müslümanların ibadeti namaz, ibadethanesi de camidir” diye özetlenebilecek bir açıklama yapmış...

Ne yani, DİB farklı bir görüş mü açıklayacaktı?

Bütün dinler, ‘din’ sözcüğünün tanımı gereği, içe açık dışa kapalıdır. ‘Sahih din’ olarak yalnızca kendisini kabul eder her din; hiçbir din diğer dinlere ‘sahih’ gözüyle bakmaz... Bu yüzden, yüzyıllar boyu dünya Haçlı Seferleri ile çalkalanmış, yine yakın çağlara kadar Avrupa’da Yahudilere karşı kıyım anlamına gelen ‘pogromlar’ yaşanmıştır.

Sadece farklı dinlerin mensupları değil, aynı dinin değişik yorumlarına sahip olanlar da birbirleriyle çatışmışlardır tarih boyunca.

Tek istisna İslâmiyet’tir. Kendisini ‘son din’ olarak ‘evrensel’ ilân eden İslâmiyet, kendinden önce gelen dinleri aynı çizginin önden gelenleri olarak tanımlamış, İslâm’ın farklı yorumları da aynı coğrafyada varlıklarını sürdürebilmiştir. Saldırılmadan saldırmayı yasaklayan, farklı dinlerin birarada yaşamasına, felsefi inançlarını uygarca ve özgürce tartışmasına hoşgörüyle bakan bir dindir İslâmiyet...

İslâm tarihinde görülen dinler ve mezhepler arası çatışmalar teolojik farklılıklar yüzünden çıkmamıştır; neredeyse hepsinde sebep tamamen siyasidir. Müslümanların yöneticileri, farklı dinlerin veya İslâm’ın değişik yorumlarının otoritelerini tehdide başladığı zaman ve zeminlerde çatışmacı bir üslup benimsemiş, her seferinde bunu ‘İslâm adına’ yaptıkları iddiasına sarılmışlardır.

Yoksa İslâmiyet’in özü çatışmayı mümkün kılan anlayışlara kapalıdır. Müslümanlar ‘her söyleneni dinler, en doğrusuna uyarlar’...

DİB “Alevilik İslâm’ın bir yorumudur, müslümanların ibadeti namaz, ibadethanesi de camidir” derken sorulan soruya kendisi açısından doğru cevabı vermiş oluyor; DİB’ndan başka türlü bir cevap zaten beklenemezdi.

Ancak Meclis’te cemevi konusu ‘teolojik’ bir konu değildir; bir demokratik hak ve özgürlükler konusudur. Sonuçta kendisini müslüman olarak tanımlamakla birlikte Hakk’a yakarışını farklı biçimde yapan ve bunu da değişik bir ortamda yerine getiren Alevi toplumunun bir üyesinin talebinden söz ediyoruz. Meclis’te Hıristiyan veya Musevi milletvekilleri de bulunabilir ve onlar da ibadetlerini kendi dinlerine göre yerine getirmek için mekân talep edebilirler.

Elbette Meclis Başkanlığı her isteneni yerine getirecek değil; yer sorununu bahane ederek veya akla gelen-gelmeyen başka gerekçeleri ileri sürerek ibadethane taleplerini geri çevirebilir. Ancak bunu tek bir dinin anlayışı ve kabullerine dayandırarak yapamaz, yapmamalıdır. Yaptığı taktirde red cevabını dayandırdığı dinin özüne de zarar vermiş olur.

Farklılıklarla birlikte yaşayamayan bir dinin ‘evrensellik’ iddiası havada kalır çünkü...

Kısa süre önce ‘kürtaj’ konusu tartışırken de görmüştük, DİB son zamanlarda fazlaca ortaya sürülüyor. Yani ne diyecekti DİB kürtaj konusunda? Alevilik ve cemevi konusunda başka ne diyebilir ki? Kurumları zorlayıp yormamak lâzım.

Cami ile cemevi birbirine ters değildir.