Önceki gün Ankara’nın kalbindeki terör saldırısında 21’i asker 28 canı kaybettik. Dün de Diyarbakır Lice Karayolu’nda askeri aracın geçişi sırasında meydana gelen patlamada 6 askerimiz şehit oldu. Allah, cümlesine rahmet eylesin. Türk Silahlı Kuvvetlerinin, milletimizin başı sağolsun.
Kürt vatandaşlarımızın haklı oldukları konularda pek çok iyileşme yapıldığı, “çözüm süreci” ile de Kürt Meselesi’ne kalıcı çözüm arandığı halde terör haince tırmandırılıyor.
Çünkü Kürt siyasi hareketinin taleplerinin, Kürt vatandaşlarımızın huzuru, refahı ile alakası yok...
Çünkü bu terör belası, KCK-PKK-HDP kontrolünde, inisiyatifinde de değil. Bu yapı, Türkiye üzerinde ve bölgemizde hesabı olan, planı/ projesi olan güçlere taşeronluk yapıyor. Dünyada hiçbir terör örgütü PKK-PYD/YPG kadar çok sayıda yabancı istihbarat örgütünden aynı anda destek almamaktadır. Dost ve müttefik bildiğimiz ülkeler bile bu terör örgütünün destekçisidir. Son birkaç aydır Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımızın ABD’ye olan tepkileri ortada. ABD yönetimi durmadan resmi açıklamalar yaparak, Türkiye’nin gözünün içine baka baka, “PYD terör örgütü değildir” diyor.
Bu tür terör saldırılarında taşeron örgütleri kullanan devletler, hiçbir zaman “biz yaptık” demez. Ama “Bu terör saldırılarının arkasında asla ABD, Avrupa, İsrail, Rusya, İran, Suriye yoktur, olamaz...” diyebilir miyiz? Ya biri vardır, ya biri ikisi vardır, ya da üçü dördü vardır. Ama bunu devlet olarak ispatlayamazsınız.
Bu ülkeler, bize bunu neden yapıyor? Birincisi ABD, Avrupa, Rusya, İsrail ve İran’ın bölgede uzun vadeli hesapları, planları var. Güçlenen bir Türkiye teker teker hepsini rahatsız ediyor. Daha önce de defaatle yazdım, ABD dış politikası, Ortadoğu’da İsrail’in güvenliğini sağlama üzerine kuruludur. İsrail’in güvenliği için bir yığın yalanlarla Saddam bahane edilerek Irak işgal edildi. Suriye parçalandı, Mısır, darbeciler eliyle sağlama alındı. Aynı minval üzerine Türkiye’nin “terbiye edilmesi” için uğraşılıyor. Sırf bunun için Rusya’nın Suriye’ye yerleşmesine, sivilleri katletmesine ABD ve Avrupa göz yumuyor. ABD’den sonra bölgeye bir de Rusya konuşlanıyor.
İkincisi, bizimle uğraşıyorlar, çünkü Kürt siyasi hareketi Büyük Ortadoğu projesi içinde sadece siyasi bir enstrümandır. ABD, AB ve Rusya, Ortadoğu’nun sınırlarını değiştirmek için anlaşmış durumdalar. Bölgede bir “Kürdistan” devleti kurulmasını istiyorlar. Irak işgaliyle başlayan operasyon adım adım ilerliyor. Türkiye, önlerindeki tek engeldir. İşte burada devreye KCK-PKK-PYD giriyor. Suriye yangınının ateşleri arasında Türkiye terörle iki koldan sıkıştırılıyor, canı acıtılıyor.
Birincisi, içeride bazı ilçelerimizde hendeklerle, barikatlarla, el yapımı patlayıcılarla, suikast silahları ile devam eden/ettirilen bir isyan var. Türkiye Cumhuriyeti devletine bir meydan okuma var. Bu isyanı destekleyen HDP devrede, müstemleke aydınlarının günümüzdeki temsilcisi 1128 akademisyen devrede, onlara açıktan destek çıkan ABD büyükelçisi, ABD Başkan Yardımcısı devrede, -tuhaf şekilde diyeceğim ama artık hiç tuhaflık yok- Gülen medyası devrede... Doğan medyasında ise tereddütlü/ikircikli bir tarafsız kalma halet-i ruhiyesi başladı.
İkincisi, Kuzey Suriye’de PYD devreye sokuldu. PYD’nin silahlı kolu YPG, PKK’nın bir parçasıdır, üst düzey bütün yöneticileri PKK’nın Kandil’den gönderdiği kişilerdir. KCK’nın da, PKK’nın da PYD’nin de lideri Abdullah Öcalan’dır. Ha PKK ha PYD, asla farklı değiller. İşte PKK’nın Kandil’deki liderlerinden Cemil Bayık, Ankara’daki terör saldırısı ile ilgili dün açıklamada bulundu ve “Misilleme eylemi olabilir. Kürtlerin, şimdi Kürt şehirlerinin ve kasabalarının yakılıp yıkılması karşısında sessiz kalmasını kimse bekleyemez” dedi.
Silaha yaslanan, büyük güçlerden “Kürdistan” vaadi alan Kürt siyasi hareketi, bekledikleri tarihi anın geldiğine inanıyorlar.
Bizim açımızdan ise yeni bir Çanakkale ruhu canlanıyor. Dar bir geçitte, Allah’a güveniyor, milletimize yaslanıyor, Türkiye’nin gücünün bu defa da zorlukların üstesinden geleceğine inanıyoruz.