Çanakkale Zaferi ve düşündürdükleri...

18 Mart Çanakkale Zaferi’ni bugün yeniden anarken ve en önemlisi “emperyalizme karşı” bizler için canlarını verenleri düşünüp, teşekkür ederken bazı detayları da iyi anlamamız gerektiğini düşünüyorum. 1915-1916 döneminde benim ninelerimin babaları dahil olmak üzere yüzbinlerce insanımız “tek dişi kalmış” canavarın saldırısına karşı gövdelerini kullanarak durdular ve o canavarı Çanakkale’den geçirmediler...

Sevgili dostlar, ecdadımız, Osmanlı Ordusu, subaylarımız, erlerimiz ellerinden geleni yaptılar. Hepsinin ruhu şad olsun. Haklarını 1000 sene daha geçse ödeyemeyiz, ödeme yolunda adım bile atamayız. Bu gerçeği tespit ettikten sonra ve benim ailemden iki kişinin de Keşan’dan alınarak orada savaşa götürüldüğünün bir kez daha altını çizdikten sonra “BUGÜN EMPERYALİST OYUNLARI” daha iyi anlamamız için bazı sorgulamalar yapmamız gerektiğini düşünüyorum...Lütfen yanlış anlaşılmasın ve “yanlışa” zorlanmasın...

Nedir bugün aklıma takılanlar?

1- Çanakkale savaşında Osmanlı İmparatorluğu’nun “okumuş-düşünen” en tabakası canını verdi. Hayatını kaybedenler sadece okumuş olanlar değil, her bölgede “fikir liderleriydi”! Bu yönden bakınca Çanakkale Savaşı ile “ülkenin düşünen 650,000 insanını gözaltına alıp fikren ve maddi olarak” sakat bırakan 12 Eylül Darbesi bu açıdan “aynı sebep-sonuç” döngüsüne sahiptirler. Bu noktada en acı ve yüzleşmesi en zor soru ortaya çıkar; Osmanlı İmparatorluğu sınırları içindeki okumuş-fikri-manevi lider kadrolar bu savaşta şehit düşmeseydi, “İmparatorluk bu kadar kolay tasfiye edilir, binlerce yıllık miras İngilizlerin istediği gibi geçmişe gömülebilir miydi”?

2- Çanakkale’de bir İmparatorluğun “kültürel-manevi birikimine” saldıran emparyalist İngilizler aslında “İmparatorluk sonrası kontrol edebilecekleri” bir devlet kurulmasını istiyorlar mıydı ? Misak-ı Milli sınırları içinde olan Musul-Kerkük neden İngiliz baskısıyla sonradan dışarıda kaldı?

3- Çanakkale Savaşlarını takip eden 1000 gün içinde oradan geçemeyen gemiler iki boğazı da geçerek İstanbul önlerine kadar gelirler.

4- Bu savaşta Almanlar ve İngilizlerin “roller” ve aslında hangi amaçlarla hareket ettikleri Türkiye’de bugüne kadar ciddi anlamda hiç sorgulanmadı. İngilizler sömürgelerinden topladıkları askerleri sarf malzemesi gibi burada harcarken, Almanlar Osmanlı ordusuna yardım ediyor görüntüsü altında “aslında” hangi amaca hizmet ettiler?

5- İngilizler, Çanakkale’ye tüm güçleri ile sömürgelerini burada kırdırarak saldırırken, aslında Osmanlı’yı Çanakkale’de tüketip, petrol bölgelerine nasıl odaklandılar? Amaç Çanakkale’yi geçmek miydi yoksa kendileri sömürge askerlerini tüketirlerken Osmanlı Ordusunu bu cephede tüketmek miydi ? Bu savaş sırasında İngilizlerle işbirliği yapan Padişahın danışmanları nasıl yanlış yönlendirmelerde bulundular?

6- Almanlar bizle savaşır gibi görünürken aslında kendi sonlarını geciktirmek için bizi nasıl sattılar? 1918’de “yenilmeyen Osmanlı” nasıl oldu da Almanlar ile aynı kaderi paylaştı? Alman-İngiliz “emperyal yerleşik düzeni” arasında gizli bir anlaşma var mıydı?

Sevgili dostlar, bizim için canını verenleri bir daha anarken, yıllardır “sorulmayan-sorulamayan” bu soruların artık konuşulması gerektiği düşüncemi de paylaşmak istiyorum. 1960’da, 1980’de bu ülkenin “kültürel birikimini, düşünen kafalarını” biçen emperyal düzeni, 1853’ten bugüne analiz edemezsek çok büyük hatalar yapabiliriz....Umarım bu sorular cesaretle konuşulur ve kamuoyunda tartışılır...

Not: Anneanmen yıllarca babası Çanaklale’de şehit olduğu için maaş aldı ve o parayı gururla harcadı. O para hiç bitmezdi ve hepimiz nasiplendik...

Abi (Organize Çeteler) neden sana saldırıyor?

Başlığa sığmayacağı için kısaltma olarak yazdım açacağım. Bir dostum aradı ve geçtiğimiz hafta Hürriyet’in “bodur cübbesiz Ahmet’i” ile Cumhuriyet gazetesinin, 16 internet sitesinin ve özellikle bazı köşe yazarlarının bana “organize çete” bilinci içinde neden ve nasıl saldırdıklarını sorguladı... Haklıydı, “O.Ç’ler” (Organize Çeteler)başta “cübbesiz bodur” olmak üzere bana aşırı bir saldırı içindeydiler. Verdiğim röportajı çarpıtarak, cümlelerimi değiştirerek akıllarınca beni itibarsızlaştırmaya çalışıyorlardı... Hep yaptıklarını “organize” bir şekilde yine yapıyorlardı...

Sevgili dostlar, bu organize saldırı yaklaşık 3 yıldır devam ediyor ve zaman zaman da “özellikle bam tellerine” basınca artıyor. Sebeplerini sizlerle daha önce paylaştım, paylaşmaya da devam edeceğim. Bugün için yerim kalmadığı için şunu söyleyerek bitiriyorum; çok yakında bu saldırının neden özellikle 28 Şubat’ın “medya-finans” denklemini tartıştığımız Sansürsüz programlarından ve “Başkanlık Sistemini” anlattığımız yurt çapındaki konferanslardan sonra arttığını detayları ile ortaya koyacağım. Bu noktada “saldıran maşalara” değil son 22 yılın “finansal suçlarını” en iyi araştırmışlardan-bilenlerden biri olarak, onların sahiplerine sesleniyorum; gerçekten hazır mısınız? SIKI DURUN!