Çanakkale’den çağımıza ruh nakli

Çanakkale bir ruhtur, bir manadır, bir idealdir.

Canı Allah için feda edebilme ruhudur.

Vatandan yola çıkıp Muhammedî ahlâka gelmek demektir Çanakkale.

Vatanın İslam karakterinin korunması demektir.

Müstevliler gelip vatanın Müslüman karakterini bozmasın demektir.

Çanakkale hürriyettir.

Allah’tan başka hiçbir varlığa boyun eğmeme iradesidir.

Çanakkale topyekün bir direniştir. Milletin korunması için canını feda edebileceği değerler uğruna bıyığı terlememiş çocuklarını saçlarını kınalayarak cepheye göndermesidir.

Çanakkale diriliktir. Şehid şehid diriliğin destanıdır. Her şehidle bin kere dirilmenin destanıdır.

Anaların duasıdır Çanakkale. Rabbin emanetine verilmiş, “Ya şehid ol ya gazi” diye uğurlanmış, evlatların boyunlarına takılmış hamaylıdır.

Eşlerin hasretidir, yavukluların elini yüreğine basmasıdır, evlatların yetimliğidir.

Ve bütün bunlara vatan için, bayrak için, Kur’an için, İslam için ila-yı kelimetullah için katlanılmasıdır. Bir Hilâl uğrunadır.

Çanakkale ümmettir. Bir yandan çalınan ümmettir, bir yandan çalınamayanı ile İslam vatanı için canını ortaya koyan ümmettir.

Çanakkale Yemendir, Trablusgarp'tır, Kahiredir, Bağdat'tır, İstanbul’dur, Bosna’dır, Kırcaali'dir, Kayseridir, Diyarbakır'dır.

Çanakkale Türk'tür, Kürt'tür, Boşnak'tır, Çerkez'dir, Arap'tır, Arnavut'tur...

Çanakkale bir ruhtur.

10 bin, 20 bin, 50 bin, 100 bin değil, dile kolay, 250 bin canı feda ederek kurulan bir ruh – kalb – gönül – iman - cehd - cihad seddidir Çanakkale.

Çanakkale bir bilinçtir. “Kimi Hindu, kimi yamyam kimi bilmem ne bela...” olanı bilmektir.

Vatan’ın, Bayrağın üzerine geleni bilmektir.

Yamyam sürüsünün bu topraklara niçin geldiğini bilmektir.

“Medeniyyet denilen maskara mahluku görmektir”Çanakkale.

Çanakkale’de bir İslam vatanının üzerine gönderilen askerlerin yine Müslümanlar arasından devşirildiğini bilmektir Çanakkale bilinci.

Çanakkale her bir şehidin ruh dünyasını tanımaktır. Onlardan içimize fısıltılar taşımak için adeta bir rabıta-ı şehadet yapar gibi siperlere girmektir.

Çanakkale, Çanakkale toprağını “vatan alfabesi”nden yeniden okumaktır.

Çanakkale vatan alfabesini aradan 100 yıl geçtikten ve alfabelerin üzerini müstevli hesapları bir buldozer gibi çiğnedikten sonra hala okuyabilip okuyamadığımıza yeniden bakmaktır.

100 yıl sonra Çanakkale bir iç hesaplaşmadır.

“Biz kimiz?”sorusunu sormaktır.

Ümmetin darmadağınıklığını görmektir Çanakkale.

Çanakkale, 100 yıl sonra bile ümmetin Gazze’de, Şam’da, Bağdat’ta, Kahire’de, Bosna’da, Doğu Türkistan’da boğazlandığını yüreklerde hissetmektir.

Çanakkale’den sonra İslam vatanlarında daha kaç siper kazdığımızın, daha kaç şehid verdiğimizin ve Çanakkale savunmasının bitip bitmediğinin, farkında olmaktır.

Bir ruh nakli yaşamalıyız.

İçimizde Çanakkale ruhunu arama zamanıdır Çanakkale zamanları.

İnsan bir ruhla diri olur.

İçimizde hangi ruh dolaşıyorsa onun diriliğini yaşarız.

İçimizde elinde Kur’an, dilinde kelime-i şehadet, cennete koşar gibi şehadete koşan Mehmet mi var, ona seher vakitlerinde duaya duran Ayşe ana, Hatçe gelin ya da parmağında Mehmedinin nişan yüzüğünü taşıyan Zeyneb mi var?

Yoksa Coniler Hanslar mı?

Yiğitler kalkıp gelse100 yıl evvelinden, vatanı canları pahasına emanet ettikleri çocuklarını, kızlarını oğullarını, torunlarını tanırlar mı?

Kızları, oğulları, torunları, şehid düşen babalarını, dedelerini tanırlar mı?

Çanakkale bugün nerede?

Vatanı nerede savunuyoruz? Hangi siperde, hangi mevzide, hangi düşman silahına karşı?

Çanakkale, bütün geri çekilişlere karşı hala “Biz varız ve var olacağız!” iradesi ise o irade hala içimizde dipdiri duruyor mu? Çanakkale’yi o gün ayağında çarığı bile olmayan, bir kuru peksimetle gün geçiren vatanın çocukları ile savunduk, vatan savunması “az sonra öleceğini bilen insan” olarak sipere girenler tarafından yapılabiliyor, bizim yüreğimiz ne diyor o yiğitlerin hikayelerini okuduğumuzda?

Ve son soru: Çanakkale’den çağımıza ruh nakline hazır mıyız?