Çanakkale’nin ruhu ya da ‘Türkiye Endülüs olmayacak’

-”Bismi hu”-

Seferberlik bakiyesi bir dedenin torunu olan ben...

Ve kurt dedesi Çanakkale’de kalmýþ olan ben... 

18 Mart Çanakkale Zaferi’nin yýl dönümünden bir gün sonra Star’da ilk yazýsýný yazmak nasip olan ben...

Çanakkale ruhu için birkaç cümle kurmadan edemem!

Zira, çocukluðum dedem Hasan Onbaþý’nýn savaþ anýlarýný dinlemekle geçti.

Ki o “Seferberlik bakiyesi” Hasan Onbaþý, Ýstiklal Madalyasý sahibi Anadolu evlatlarýndandý..!

Katýr pisliðindeki arpalarý yiyen ceddimiz

Bir gün köydeki evin sahanlýðýndan “arpalýklarý” izlerken anlatmýþtý rahmetli dedem hikayeyi:

Seferberlik yýllarýydý...

Babam Hüseyin gitti önce köyden, akranlarýyla birlikte...

Sonra beni aldýlar askere...

Balkan Harbi’nde periþan olmuþtuk. Hemen arkasýndan Çanakkale’ye saldýrdý gavur.

Babam Hüseyin Çanakkale’de kaldý! (þehit oldu)

Topçuydum ben...

Çanakkale’den sonra Erzurum’a yürüyerek gittim. Top arabalarýnýn katýrlarýnýn pisliklerinden topladýðýmýz arpalarý yiyerek hayatta kaldým...”

Çanakkale Savaþý’nýn yýldönümü olunca ve daha birkaç gün önce “Türkiye Endülüs olmayacak” diyen Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn cümleleri hala zihnimdeyken...

Dedemin bu anýsýný bu sütundaki ilk günümde sizinle paylaþmak istedim.

Dedem Hasan Onbaþý’nýn savaþ anýlarýndan nedense en çok dikkatimi çeken “Katýrlarýn pisliklerinden topladýðýmýz arpalarý yerdik” cümlesidir.

Katýr pisliðindeki arpalarý yiyerek hayatta kalan ve yedi düvele karþý savaþan dedelerimizin sayesinde bugün bu topraklarda yaþamaya devam ediyoruz.

Çanakkale ruhu dendiðinde, hem bir direniþ bilinci aklýmýza gelir...

Hem, memleketin her bir köyünden, her bir þehrinden, her bir bölgesinden “Seferberlik” çaðrýsýna kulak veren vatan evlatlarýnýn hesapsýzlýðý!

‘Türkiye Endülüs olmayacak’

Ceddimizin onca yokluða raðmen taþýdýðý “mücadele ruhu”, bugün Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn dilinde, “Türkiye Endülüs olmayacak” cümlesine dönüþüyor.

“Ne ki Endülüs?” diyenlerinize “Ýhtiþamdan sonra kökü barbar batý tarafýndan kurutulan bir Ýslam medeniyeti” demekle yetineyim.

Zira ne Endülüs çökerken, “Aðla, þimdi kadýnlar gibi aðla” diyen bir anneyi...

Ne sarayý ateþlere verilirken aðlayan biganeyi hatýrlatmak gerekir..!

Sadece, “Türkiye’yi Endülüs yapmak isteyenler bu niyetlerinden asla vazgeçmiþ deðiller. Sanmayýn ki, yüz yýl önce Çanakkale’ye, ardýndan Anadolu’ya dönemin en güçlü ordularýyla dayananlar nedamet getirdi. Bu kadim mücadele sürüyor, sürecek” diyen Erdoðan’ýn cümlelerinin anlamýný düþünmek yeterli..!

Ýki gün sonra Nevruz

Nevruz’u son birkaç yýldýr baþka bir coþkuyla kutluyoruz...

Zira “çözüm süreci”nin iþaret fiþekleri de yol haritasý da Nevruz’da þekillenir oldu.

Tam da Çanakkale’nin ruhunu hatýrladýðýmýz ve Nevruz’a hazýrlandýðýmýz bugün...

Diyarbakýr’dan kalkýp Çanakkale’ye koþan dedelerimize de...

Musul’dan... Halep’ten... Bakü’den...

Saraybosna’dan, Üsküp’ten Pirizren’den koþan dedelerimize de...

Trabzon’dan, Kayseri’den, Çankýrý’dan, Kastamonu’dan ve hasýl o dönem memleketin her bir yerinden Çanakkale’ye koþan dedelerimize rahmet diliyorum.

Bugün dedelerinin ruhuna sahip olanlarýn cümlesini selamlýyorum!

Ruhumuz Çanakkale’dir.

Harcýmýz Ýstiklal Marþý.

Güneþ tutulurken

11 Aðustos 1999 günü Güneþ tutulmasý hadisesini bir gazetenin çatý katýnda izlemiþtim. Merak, espri ve gülücükler esnasýnda rahmetli Ömer Lütfi Mete’ye gözüm iliþti. Sürekli dudaklarý kýpýrdýyordu. Yüzü tedirgindi. Yanýna gittim... “Aðabey hayýrdýr” dedim.

“Sen inanansýn, þimdi gülme zamaný deðil dua etme zamanýdýr, çünkü Hz. Peygamber böyle yapmýþtý” dedi.

Yarýn 1999’da yaþanan Güneþ tutulmasýnýn bir benzerini yaþayacaðýz. Bize düþen Ömer aðabeyin yolundan yürümektir..!