Bugün tarihî bir başlangıcın yıldönümü.
14 Mayıs 1950, Cumhuriyet döneminin ilk hür seçimlerinin yapıldığı tarih. Adnan Menderes liderliğinde Demokrat Parti'nin iktidara geldiği gün.
Şu Canan Kaftancıoğlu ismi üzerinden yürütülen CHP provokasyonu, nasıl da aynı günlere denk geldi.
Nasıl da 27 Mayıs 1960 darbesinin öncesindeki gibi halk, sokağa dökülmeye çalışılıyor...
Tek parti döneminin, CHP'nin genlerine işleyen diktatörlük nöbetleri nasıl da depreşti.
Yargıtay'ın verdiği onama kararının gerekçesinin ne olduğunu hiç konuşmadan Cumhurbaşkanına, Cumhur İttifakına nasıl da saldırıyorlar. Menderes'e yaptıklarının 72 yıl sonra yeniden sahnelenmesi için nasıl da yerlerinde duramıyorlar...
CHP; halktan alamadığı yetkiyi, yalanlarla, algı operasyonlarıyla seçim dışında alma hastalığına tutulmuş siyasî parti demektir.
14 Mayıs 1950'yi hiç hazmedemediler.
Bir statüko kurulmuştu. Vesayetin Arkasında Batı, ABD-İngiltere-Fransa vardı.
Milletimizin İslâm'la bağını koparacaklar, medeniyet beşiği dedikleri Batı değerlerinde bizi uyutacaklardı. Köklerimizi koparacak, Batı'nın uydusu yapacaklardı.
Ezanı Türkçeleştirdiler, ezanın aslını okuyanlara deli muamelesi yaparak hapse attılar. İstanbul'un fethinin sembolü Ayasofya'yı müzeye çevirdiler.
Menderes iktidara geldikten 1 ay sonra ezanı aslına kavuşturdu.
Asla hazmedemediler. Sonradan gelen 28 Şubat generalleri kasıla kasıla, "Menderes, ezanı Arapça okuttuğu için asıldı" itirafında bulundular.
Ezanı aslına kavuşturması Menderes'in en büyük kabahati oldu.
Hiç hazmedemediler. Sonunda hakaretlerle, küfürlerle idam sehpasına götürdüler.
Kılıçdaroğlu, Kaftancıoğlu, Menderes'i idam edenlerin siyasî soyudur.
Menderes'in idamından üzülen, darbecileri kınayan bir CHP'li siyasetçi duydunuz mu? Gördünüz mü?
Ezanı aslına kavuşturduğu için Menderes'e tahammül edemeyenler, Ayasofya'yı asli hüviyetine, camiye kavuşturan Erdoğan'ı hazmedebildiler mi?
Özal'ı hazmedebildiler mi? Ona da diktatör demediler mi? "Onursuzca indireceğiz" diyerek onursuzluk yapmadılar mı?
Canan Kaftancıoğlu'na, siyasî bir ceza verilmiş miş...
Yargı, Saray'ın yargısı olmuş muş...
Neden Yargıtay'ın, üç cezanın ikisini, Erdoğan'a küfür ve hakaretten dolayı onadığını yazmıyor, söylemiyorsunuz?
Canan Kaftancıoğlu Sayın Cumhurbaşkanının vefat etmiş annesine küfür etti.
Biz o küfrü buraya alamayız.
Şimdi Kılıçdaroğlu'na, Karamollaoğlu'na, Davutoğlu'na, Akşener'e, Babacan'a soralım. Sizin annenize de küfür edilse, bunu yargıya götürmez misiniz? Dava konusu yapmaz mısınız?
Sıradan bir vatandaşa da olsa küfür etmek, ifade hürriyeti sayılır mı?
Anneye edilen küfür sineye çekilir mi?
Neden Canan Kaftancıoğlu'na verilen cezaya "siyasî" diyorsunuz?
Küfrü, siyasetçi ediyorsa yargı kararı siyasî mi oluyor?
Neden Kaftancıoğlu'nun Cumhurbaşkanı'na yaptığı şu hakaretlerini hiç gündeme getirmiyorsunuz?
"Bişey önericem tarih ve saat belirleyip hepimiz aynı anda RTE'ye hakaret etsek?! Yanmış devreler normale döner mi?"
"Tayyip Erdoğan nerdesin, Allah belanı versin" şimdiki sloganımız da bu..."
"RTE Allah belanı versin senin."
"Ananı da al haydi Taksim'e!"
Bunları demek eleştiri mi oluyor?
Yüz kızartıcı ifadeleri yüzü kızarmadan söylemek, ifade hürriyetine mi giriyor?
Konuşsanıza 6'lı masanın şövalyeleri...
Menderes'e yapılanların aynısını bugün Erdoğan'a yapıyorlar.
Biden itekliyor, Almanya, Avrupa Birliği Canan'cı oldu, köpürtüyor.
Bu millet söyleyeceğini 15 Temmuz'da söyledi.
Menderes'i yedirdik, Özal'ı yedirdik, Erdoğan'ı yedirmeyeceğiz...