Dünkü yazýmda da deðinmiþtim: Fetullah CIA aparatýdýr ve bir darbe için Amerika’da mahfuz tutulmuþtur. Yani, “tedavi için gitti” iþin bahanesi... Ýstikbaldeki darbeyi kotarmak için ABD’ye uçmuþtur...
Dolayýsýyla, ABD Dýþiþleri Bakanlýðý tarafýndan korunup kollanmasýndan (“Sürgündeki din adamý” ilan etmiþlerdi) daha doðal bir þey olamaz.
Buradan þu çýkarýmý yapmak yanlýþ olmaz:
Mevcut haliyle Amerika'nýn FETÖ'den vazgeçmesi ve örgütün lideri Fetullah Gülen'i iade etmesi pek mümkün görünmüyor. (FETÖ liderini Türkiye’ye getirtip yargýlamak için Adalet ve Dýþiþleri Bakanlýðýmýz yoðun bir faaliyet yürütüyor. ABD yetkilileri, ilk baþlarda, “Fetullah Gülen’in darbeci olduðuna iliþkin elinizde inandýrýcý belge var mý?” diyorlardý. Kaç yýldýr ABD’ye “inandýrýcý belge” sunuluyor. Bugüne kadar ABD’ye gönderilen mahkeme kaydý ve belgenin miktarý 90 koliyi geçti. Ama müttefiklerimiz kulaklarýnýn üstüne yatmaya devam ediyor.)
Peki, ABD niçin FETÖ’den ve Fetullah’tan vazgeçmek istemiyor?
Bunun cevabý çok basit:
FETÖ, 170 ülkedeki örgütlenmesiyle, Amerika'nýn üzerinde titrediði en ciddi (belki de en “pahalý”) yatýrýmlardan biridir; dolayýsýyla bu yatýrýmýný hemen gözden çýkarmasý beklenmemelidir.
Hatýrlayalým:
Benzer bir durum, Irak, Pakistan ve Güney Kore’de cariydi.
Ki, hâlâ caridir.
Bu üç ülke, FETÖ benzeri örgütlenmeler eliyle ABD’nin kontrolüne geçti ve mahut örgütlenmeler bu üç ülkede de “en prestijli oluþumlar” muamelesi görüyor. (15 Temmuz darbesi baþarýlý olsaydý, FETÖ “Türkiye’nin en prestijli dini cemaati” muamelesi görecekti. Bu iþin bayraktarlýðýný liberaller yapacaktý. Mesela, FETÖ’nün yargýda oluþturduðu haramî düzenini, Taha Akyol gibi muhteremler “hukukun üstünlüðü” tesmiye edecekti.)
Peki, Fetullah’ýn iadesi hiç mi mümkün olmaz?
Olabilir.
Kâr- zarar durumuna bakýlýr.
Örgütün iþlevselliðini koruyup korumadýðý test edilir.
Ona göre bir tasarrufa gidilir.
Sýrf Türkiye istedi diye, Amerika yatýrýmýndan vazgeçmez.
Mutlaka “maliyet” hesabý yapar.
Daha doðrusu, Türkiye'nin Fetullah Gülen'e karþý ne önerdiðine, iadesi durumunda doðabilecek zararýn nasýl telafi edileceðine (edilip edilmeyeceðine) bakar.
Fetullah Gülen meselesi, “hukuki bir mesele” deðildir çünkü.
Siyasi bir meseledir.
Çözümü de, büyük ölçüde “siyasi” olmak durumundadýr.
Dolayýsýyla, Amerika'nýn istediði “karþýlýk” (ya da “taviz”, her neyse) siyasi olacaktýr.
Bir aralar, Gülen'in, Usame bin Ladin gibi “kaybedileceði” görüþü atýlmýþtý ortaya.
Bir aralar intihar edeceði yahut “ettirileceði” söylenmiþti.
Ýntihar en zayýf seçenek gibi görünüyor.
Çünkü Fetullah Gülen kendi bedeni (kendi caný) konusunda çok hassastýr.
Peki, daha ne kadar muhafaza edilecek?
15 Temmuz'dan sonra, kurduðu “yapý”yla birlikte deþifre olduðuna göre, ABD Fetullah’ý daha ne kadar taþýyacak?
Bence iþi henüz bitmedi, sair ülkelerdeki örgütlenmesiyle CIA’ya istasyon hizmeti sunmaya devam ediyor ama yine de kendisini himaye edenler açýsýndan oldukça “riskli” bir eleman konumunda.
Çünkü 15 Temmuz'la birlikte, kendisini sevk ve idare edenler de deþifre oldular.
Satsan satýlmaz, atsan atýlmaz.
Ýade etsen olmaz (çünkü ABD içindeki mutemet unsurlarýn deþifre olmasý tehlikesi var)... Ýade etmesen, yine olmaz. Var olduðu sürece iki ülke arasýndaki iliþkileri “bozmaya/zehirlemeye” devam edecek...
Þu haliyle, Amerika'nýn kucaðýna býrakýlmýþ (ya da elinde kalmýþ) bir “canlý bomba...”