Avrupa’nın kalbi Brüksel’deki son terör saldırısı, özellikle Avrupalı’ya yaşattığı şok ile yeni bir tarih döneminin içinde olduğumuzu anlatıyor: Canlı bombalar çağı... Devletler bu terör karşısında savaşlardan daha aciz haldeler.
ABD’deki 11 Eylül 2001’deki terör saldırısı, canlı bombalar çağının sembolik başlangıcıdır. Komplo teorilerinde bu saldırının, ABD derin devletinin İslam’a yönelik yeni stratejisi için planlandığını iddia edilse de gerçeği öğrenmemiz zor. Ancak Batı’nın zamirinde bir Haçlı zihniyeti yattığını hatırlatan beyanları unutamayız.
Türkiye’deki teröristleri, Batı’nın neden kolladığını da böylece izah etmek imkânımız olur.
ABD Başkanı George Bush, New York’taki İkiz Kulelere 11 Eylül’deki intihar saldırılarının ardından danışmanlarıyla Camp David’de bir toplantı yaptı. Başkent Washington’a dönüşünde Amerikan vatandaşlarına hitaben yaptığı konuşmada, “Terörizme karşı bu Haçlı Seferi. Bu savaş uzun bir zaman alacaktır. Amerikalılar sabırlı olmalıdır” dedi.
Bu bir dil sürçmesi, bir gaf olamazdı. Sovyetlerin dağılmasından sonra NATO nasıl düşman kuvvetleri “kırmızı” ile değil “yeşil” ile sembolize etme kararı aldı ise, Bush da “Haçlı Seferleri”ni gündeme getiriyordu. Haçlı Seferleri dendi mi, bütün İslam dünyası, İslamî değerler hedef demektir. Bilhassa da Selçuklunun, Osmanlının devamı beş bin yıllık Türk devleti hedeftir. Kimileri bu analizi aşırı bulabilir ama “Haçlı Seferi” diyen ben değilim, ABD Başkanı... Hem de bir terör saldırısından birkaç saat sonra.
Sadece ABD Başkanı ile de sınırlı değil. Bush’dan 10 yıl sonra 2011’de Fransa Devlet Başkanı Sarkozy de, “Libya’ya karşı NATO’nun kullanılması bir Haçlı savaşıdır” buyurmuştu. O dönem Rusya Başbakanı olan Vladimir Putin de “koalisyon güçlerinin Libya’ya yönelik operasyonu Haçlı Seferidir” demişti...
Bu “Haçlı savaşı” lafı, söylendiği yerde kalmadı. “İslamî terör” algısı oluşturulmuştu ve kaynağında vurma adına Afganistan işgal edildi. İşgal, 7 Ekim 2001 tarihinde başladı. ABD ve İngiltere önce hava bombardımanına başladı, ardından takviye güçlerle beraber Afganistan’a asker indirdi. 2002’de NATO güçleri de Afganistan Savaşı’na ortak oldu.
Ardından Irak’ın işgali geldi. Saddam Hüseyin’in elinde kitle imha silahlarının bulunması ve Irak’a özgürlük ve demokrasi getirme gerekçesiyle 2003 yılında ABD Irak’ı işgal etti. 1.5 milyondan fazla Iraklı hayatını kaybetti. İşgal gerekçesi kitle imha silahlarının varlığı ispatlanamadı. Yalanlar, ABD kamuoyunu da utandırdı.
Sonra bir “Arap Baharı” yalanı çıktı. Tunus, Libya, Mısır, Suriye iç savaşla kan gölüne çevrildi. Kiminde darbe oldu, kimi bölündü, parçalandı. Eski ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, 7 Ağustos 2003 tarihinde Washington Post gazetesinde, “Bölgede bulunan 22 devletin rejiminin, sınır ve haritalarının değiştirileceğini, Türkiye’nin de bunların içinde olduğunu” yazıyordu.
Haçlı zihniyeti, “Büyük Ortadoğu Projesi” falan deyip, bölüp parçalayıp Şii-Sünni çatışmaları ile İslam coğrafyasını perişan etti. Müslümanlığın özünde olmayan, “haksız yere bir insanı öldüren, bütün insanları öldürmüş gibidir” diyen dinimizin aydınlık yüzünü karartan terör örgütleri sahne aldılar. Bu, Müslümanlıkları kendilerinden menkul radikal örgütler, tam da Haçlı zihniyeti sahiplerini haklı çıkarmanın gerekçelerini sunar gibi masumları acımasızca, vahşice katlediyorlar.
Ankara’da, İstanbul’da, Brüksel’de masum insanlar ölüyor. Bizim yüreğimizi yakan teröristler için Brüksel’de PKK bayraklı çadırlar kurulurken, vahşi terör gelip Brüksel’deki masumları vuruyor, Avrupa’nın yüreğini yakıyor. AB yöneticilerinin suratına bir çifte standart tokadı iniyor.
Türkiye’yi güvensiz bulup, ülkesini Avrupa’ya jurnalleyen ve “Brüksel güvenli olduğu için burada kalacağım” diyen Today’s Zaman’ın eski genel yayın yönetmeni ve Zaman gazetesi yazarı, tam da böyle konuşurken Brüksel’den anonslar yapılıyor: Evlerinizden dışarı çıkmayın... Cinnet geçiren biri de Pensilvanya’dan insanımıza ve Cumhurbaşkanımıza beddualar ediyor. İbret... İbret...