Çare, tek başına AK Parti

1 Kasım akşamı üç ihtimal var. 1. Tek başına AK Parti iktidarı. 2. AK Parti-MHP koalisyonu. 3. AK Parti-CHP koalisyonu. Türkiye’nin en temel üç problemi var. 1. Gerilim ve kutuplaşma. 2. Terör 3. Sivil, demokrat yeni bir anayasa.

AK Parti-MHP koalisyonu, terörle mücadele konusundaki kararlılığı devam ettirir ama gerilim ve kutuplaşmayı azaltamaz. Tam tersine artırır. Sivil, demokrat yeni bir anayasanın bugün önündeki en önemli engellerden biri MHP yönetimidir.

AK Parti-CHP koalisyonu, gerilim ve kutuplaşmayı azaltabilir ama terörle mücadelede sıkıntılar doğar. Bu da başka kutuplaşmalara ve gerilimlere yol açar. Sivil, demokrat bir anayasa için CHP de engeller çıkartabilir. Nitekim geçen dönemde üzerinde uzlaşmaya verilen maddelerin yeni bir anayasada yer almasına CHP hayır demiştir.

Türkiye’nin üç temel probleminin çözümü için çare, tek başına AK Parti iktidarıdır.

Gerilim ve kutuplaşmayı AK Parti iktidarı azaltabilir. Çünkü AK Parti, belli bölgelerin değil, bütün Türkiye’nin partisidir. Bugün insafı bir kenara bırakıp, AK Parti’nin Türkiye’yi yönetilemez hale getirdiğini söyleyenlere hatırlatmalar yapmak isterim.

Cumhurbaşkanlığı seçiminden başlayayım. Abdullah Gül’e karşı çıkıldı. Meclis’te olan biten yüz kızartıcı anti demokratik tezgâhları unuttuk mu? Gül, 2007 seçimlerinde milletin verdiği destek sayesinde 28 Ağustos 2007’de Cumhurbaşkanı seçildi.

AK Parti, iktidarının ilk 6 yılında, yani kapatılma davası kararının verildiği 30 Temmuz 2008 yılına kadar asla rahat bırakılmadı. Yüzde 47 oy almış bir partiyi kapatmaya kalktılar. Vesayetin gölgesindeki Anayasa Mahkemesi, “Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu”na hükmetti. AK Parti iktidarı ile şaşkınlığa düşen vesayetçiler, sürekli onunla uğraştılar. Darbe hazırlıklarının, teşebbüslerinin ardı arkası kesilmedi. AK Parti mi Türkiye’yi yönetilemez yaptı? İnsaf...

12 Eylül 2010’daki yüzde 58 destek ile Anayasa değişikliği olmasaydı, yine bir kapatma davası açılacaktı. Ancak daha beter bir şey oldu. 2010’daki HSYK seçimlerinde, bugün “Legal görünümlü illegal yapı” olarak adlandırılan ve özellikle yüksek bürokrasi, emniyet istihbaratı, yargı ve TSK’da gizli kadrolaşmaya giden yeni bir tehdit ortaya çıktı. 7 Şubat 2012 MİT Müsteşarı krizinden itibaren, Gezi Olayları, 17-25 Aralık darbe teşebbüsü, 30 Mart yerel seçimlerinde CHP’ye, 7 Haziran genel seçimlerinde HDP’ye sağlanan desteklerle siyaseti yönlendirme, ülke yönetiminde söz sahibi olma hamleleri ile iktidar üzerinde yeni tehdit azgınlaştı. Askeri vesayet durdurulurken, Paralel Vesayet gemi azıya aldı... AK Parti mi Türkiye’yi yönetilemez yaptı? İnsaf, insaf...

Hele, “bu işlerde yabancı parmağı olmaz, bunlar komplo teorisi” demek insaf sınırlarını da aşar. Cengiz Çandar anlattı, 28 Şubat döneminde ABD Dışişleri Bakanlığında, Erbakan’ın iktidardan indirilmesi için bir toplantıya şahit olduğunu... HDP yönetimi, seçimlere parti olarak katılma kararını bile, Selahattin Demirtaş, ABD ziyaretinden döndükten sonra ilan etti. Darbeciler için ABD Başkanlarının “bizim adamlar” demesine gerek bile yok. Fethullah Gülen’e, ABD’de oturma izninin, CIA yöneticilerinin tavsiyeleri ile verilmesi yetmez mi?

Evet, dış güçleri kabul etmek, bizim hatalarımızın, noksanlıklarımızın bahanesi olamaz. Ama dış güçler yok dediğinizde konuşmaya gerek kalmaz...

AK Parti’ye, AKP olmadığını gösterme fırsatı verilmelidir. AK Parti’ye Türkiye’yi yeniden kucaklama, huzur içinde kalkınma hamleleri için bir daha fırsat verilmelidir. Çare, tek başına AK Parti...