Her þeyin bu kadar ‘kör gözüm parmaðýna’ olmasýna ve bunu bizim görmeme ihtimalinin düþünülmesine dayanamýyorum. Þimdi Moody’s geçen hafta -tabii ki bilerek- spekülasyona yol açacak bir toplantý açýklamasý yaptý. Herkes not artýrýmý sandý sonra ‘hayýr not artýrýmý ile ilgili deðil, biz þirketlerle ilgili açýklama yapacaðýz’ dendi. Söz konusu açýklama haftanýn ilk günü, konferans öncesi geldi. Açýklamada öne çýkanlar þunlar 1) Moody’s bir önceki Türkiye notundaki görüþlerini koruduðunu söyledi, yani laik-muhafazakâr çatýþmasý (!) sürüyor ve bu bir risk. 2)Cari açýk (hâlâ) sorun 3) Türkiye’ye fon giriþi azalýrsa býrakýn not artýrýmýný not indirimi bile olabilir. Yani hasta Avrupa’nýn Davos’ta ‘bu ‘iþi’ Türkiye nasýl yaptýyý’ konuþtuðu söylenen saatlerde böyle bir açýklama geldi. Moody’s’in, bir önceki notuna baðlý olarak, Türkiye’de laik-anti-laik çatýþmasýnýn olduðunu ileri sürdüðü saatlerde de, Deniz Kuvvetleri Komutaný tartýþmasý baþlatýldý. Çok ‘kör gözüm parmaðýna’ ya, çok!
Yeniden Moody’s’in notunun ayrýntýlarýna dönelim; þu cari açýk hikayesi gerçekten çok baydý. Eðer ekonominiz açýk bir ekonomiyse, siyasi rejim demokratikse bu demokrasi yatýrýmcý için rekabetçi-güvenli bir ortamý uzun vadeli olarak saðlýyorsa cari açýk dediðiniz olgu bir finansman biçimi sorunudur sadece. Þunu iddia ediyorum; bugün, geçmiþte kendi kýsa vadeli grup çýkarlarý için darbeleri destekleyen, istikrarý anti-demokratik bir askeri vesayet rejimi ile saðlayan oligarþinin engelleri olmasa bizim cari açýðýmýzý tek bir küresel fon bile, öyle kýsa vadeli sermaye giriþleri ile deðil, uzun vadeli doðrudan yabancý yatýrýmlarla (FDI) kapatýr. ‘Ama o zaman bizim ‘içerideki’ sermayeye ne olur’ diye soracaksýnýz. Ýþte sorunun bir yarýsý budur, diðer yarýsý da bizim ‘içerideki’ bu sermaye ile iþbirliði içinde olan, ülkeyi yýllardýr IMF stand-by larý ile yönlendirip her yýl milyarlarca dolar faiz-kur rantýný dýþarýya, ceplerine indiren, þimdilerde Türkiye büyümesin, bizimle rekabet etmesin diyen Moody’s gibi kurumlarla temsil edilen küresel kalpazan finans yapýlarýdýr.
Davos’ta bu anlattýðýmý bire bir yaþadým. Küresel fonlarý yöneten bir yatýrýmcý kuruluþun yönetim kurulu üyesi Türkiye’ye gelmek ve müþterilerini Türkiye’ye yönlendirmek için hiçbir teknik endiþelerinin olmadýðýný, böyle olunca Türkiye’nin küresel tasarruflarý uzun vadeli yatýrýmlarla deðerlendirmesinin önünde bir engel olmadýðýný ve cari açýðýnda bir sorun olmadýðýný söyledi. Ancak dedi biz hala korkuyoruz. Neden diye sorunca þu örnekle anlattý:
‘Bizim elimizde sadece para-sermaye deðil teknolojik-sermaye de var. Yüzlerce patentin sahibiyiz. Biz geldiðimiz zaman en son teknoloji ile geliriz ve yatýrým yaptýðýmýz alanda yerli sermaye bizimle rekabet edemez. Yalnýz fabrika kurmayýz, Ar-Ge merkezlerini de kurarýz. Ben ne iyi diyecek oldum; hayýr dedi göründüðü gibi deðil, Türkiye’de hâlâ bürokrasi uzun vadeli yatýrýmlarý engelliyor, Türkiye’ye faiz-kur arbitrajý için kýsa vadeli sermaye ile girip yüksek kar edersiniz, burada hiçbir engel yok. Ancak, Türkiye’ye doðrudan yabancý sermaye yatýrýmý yapmaya kalktýðýnýzda ilk önce imza ve onay silsilesi ile sizi boðarlar, sonra geleneksel sermayenin elindeki basýn sizi karalar, yatýrýmdan vazgeçirmeye çalýþýr, sizin üzerinize bürokrasiyi salar. Tehdit edilirsiniz ve sonunda pes edersiniz. Bunun örnekleri çok, bizim yönettiðimiz birçok sermaye sahibi bu þekilde Türkiye’nin kapýsýndan döndü.’
Ýþte böyle; Moody’s gibilerin ve onlarýn yerli iþbirlikçilerinin ‘cari açýk sorunu’ dedikleri budur. Þu çok açýk deðil mi; Türkiye’nin darbeci geçmiþinin sahibi geleneksel sermaye çevreleri ancak þu sýralar Anadolu’da yeþermeye baþlayan yeni sermaye ile rekabet edebiliyor hatta dýþ pazarlarda bunlarýn arkasýnda kalýyor, bir de düþünün elinde yüzlerce patent olan bir yatýrýmcý kuruluþ gelecek ve burada fabrika, Ar-Ge üsleri kuracak. Sizce buna izin verirler mi? Ama ayný küresel yatýrýmcý Türkiye’de yapamadýðýný Çin’de, geliþmekte olan Asya’da yapýyor. Yakýnda Ortadoðu’da, Ön Asya’da, Afrika’da yapacak. Eðer ki biz bu oligarþinin elinde böyle kývranýrsak yine yayan kalacaðýz.
Ýmalat sanayi her þeyi anlatýyor
Bakýn aþaðýda üç grafik görüyorsunuz. Bu grafikler Ý.Ü. Ýktisat Fakültesi’nden Prof.Dr. Hakan Ongan’ýn bir çalýþmasýndan alýndý. 1960’dan itibaren yani darbeler döneminde Türkiye’nin imalat sanayii kâr paylarýnýn nasýl düþtüðünü, Türkiye’nin nasýl rantiye ekonomisi yapýldýðýný, 12 Eylül döneminde ‘geleneksel sanayinin’ kârlarýnýn darbe ortamýnda nasýl yukarý çekildiðini, ve 2000 sonrasýnda KOBÝ’lere baðlý olarak imalat sanayinin nasýl yukarý çýktýðýný görüyorsunuz. Ýþte sorun budur; sorun bunun devam edip etmeyeceði sorunudur.